Medimagazin logo

Suriyeli göçmenlerde beyin-damar hastalığı riski daha mı fazla? Mülteci hastalar nasıl değerlendirilmeli?

Göçmenler dil ve kültürel farklılıklar nedeni ile sağlık hizmetine ulaşmakta problem yaşıyor. Göçmenlerin yüzde 60’ı sağlık hizmetine ulaşma olanağına sahip olsa da dil ve kültürel problemler nedeni ile bu hizmetlerden yararlanamıyor. 
Kaynak: MEDİMAGAZİN
Suriyeli göçmenlerde beyin-damar hastalığı riski daha mı fazla? Mülteci hastalar nasıl değerlendirilmeli?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

MEDİMAGAZİN - Bulaşıcı olmayan hastalıklar (BOH'lar) küresel, bölgesel ve ulusal seviyelerde başlıca ölüm nedeni olarak gösteriliyor. DSÖ Avrupa ve Doğu Akdeniz Bölge Ofisi (DABO) bölgelerinde her 10 ölümden sekizinin ve küresel olarak her 10 ölümden altısının nedeni ise BOH. DSÖ tarafından yürütülen  bir araştırmaya göre 2020'ye gelindiğinde BOH'ların gelişmekte olan ve düşük  gelirli ülkelerde her 10 ölümden altısına neden olarak küresel hastalık yükünün yüzde 80'ine karşılık geleceği tahmin ediliyor.

Tüm dünya için risk faktörü oluşturan bu hastalık grubunun en fazla etkilediği gruplardan birisi ise göçmenler. Sağlık Bakanlığı,  Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı(AFAD) ve Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ) liderliğinde yürütülen “Türkiye'deki Suriyeli Mültecilerin Sağlık Durumu Araştırması; Türkiye'de Yaşayan Suriyeli Mültecilerde Bulaşıcı Olmayan Hastalık Risk Faktörleri Sıklığı” başlıklı araştırmayı değerlendiren Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof.Dr.Şerefnur Öztürk,

“Ülkemiz dünyada en fazla göç alan ülkeler arasında ilk sırada ve resmi rakamlara göre yaklaşık 3 milyon 500 bin göçmen var. Bunların büyük çoğunluğu da Suriyeli. Bu kişilerin her ne kadar sağlığa ulaşma hakları ve sosyal sigortaları olsa da bir takım nedenlerle sağlık hizmetlerine iyi ulaşamadıkları ya da iyi kullanamadıklarını biliyoruz.” dedi.

Suriyeli mülteciler için yapılan sağlık harcaması: 10 milyar dolar

Mültecilerin sağlık durumu ile ilgili yapılan ve 5 bin 500 kişinin değerlendirildiği araştırma raporuna göre, Türkiye’de Suriyeli mülteciler için bu zamana kadar yapılan harcama Birleşmiş Milletler Standartlarına göre 10 milyar doları aştı. 

Dil farklılığı sağlığa ulaşımı olumsuz etkiliyor

Göçmenlerin dil ve kültürel farklılıklar nedeni ile sağlık hizmetine ulaşmakta problem yaşadığını ifade eden Öztürk, “Göçmenlerin yüzde 60’ı sağlık hizmetine ulaşma olanağına sahip olsa da bu hizmetlerden yararlanamıyor. Bunun nedeni ise genellikle dil ve kültürel problemler.” şeklinde konuştu.

“Gerekirse tercüman kullanılmalı”

Beyin damar hastalıklarının en fazla sağlıklı yaşam yılı kaybına neden olan hastalık grubu olduğunun altını çizen Öztürk,

“Göçmen grubu ile iyi bir iletişim kurulması gerekiyor. Hastanın problemin ne olduğunu anlamak için bu hastanın geçmişini,  kültürel özelliklerini,  yaşam tarzını ve alışkanlıklarını öğrenmek gerekiyor. Böylece hastanın hangi risk faktörlerine sahip olduğunu ve nasıl bir yaklaşımda bulunmamız gerektiğini belirleyebiliriz. Gerekirse tercüman aracılığı ile hastanın hem kendi hem de aile öyküsünün değerlendirilmesi ve sonrasında tedavi planlanması gerekli. Sonrasında da hastanın tedavi sürecinin takip edilmesi gerekiyor çünkü kendileri içinde bulundukları durum nedeni ile sağlığı öncelikli konuları arasına alamıyorlar.” dedi.

“Göçmenlerin yarıdan fazlası hayatları boyunca hiç tansiyon ölçtürmemiş”

Beyin-damar hastalıklarının daha çok yaşlı popülasyonu etkilediğine değinen Öztürk, “Bulaşıcı olmayan kronik hastalıkların çok ciddi takip ve tedavi edilmesi,  aralıklı olarak da risk faktörlerinin gözden geçirilmesi gerekir. Sağlık Bakanlığı, AFAD ve DSÖ yaptıkları çalışmada,  inme de en fazla risk oluşturacak faktörün hipertansiyon olduğunu belirtiyor, ancak bu gruptaki kişilerin yarıdan fazlası hayatında hiç tansiyon ölçtürmemiş.”  açıklamasında bulundu.

Tansiyon ölçümü yaptırmış olan 3’te birlik grubun ise teşhis konulmasına rağmen hiç tedavi almadığı bilgisini veren Öztürk, diyabet hastası grubun ise sadece yüzde 30’nun ilaç tedavisine ulaştığını söyledi.

Obezite yüzde 30-40 oranında risk oluşturuyor

Suriyeli göçmenlerin bitkisel ilaç kullanmak ya da şifacı denilen kişilere başvurmak gibi kültürel bir alışkanlıkları olduğuna dikkat çeken Öztürk, 

“Beyin-damar hastalıklarında bir diğer risk faktörü de obezitedir. Normalde göçmenlerde uzun yolculuklar ve yetersiz beslenme nedeni ile obezite görülmeyeceği düşünülebilir ancak obezite aynı zamanda yetersiz beslenmenin de bir sonucudur. Meyve, sebze ve karbonhidrat tüketilmemesi daha çok karbonhidratla beslenilmesi obeziteye neden oluyor ve bu grupta yüzde 30-40 oranında obezite görüyoruz.” bilgisini verdi.

Fiziksel aktivitenin az olmasının da bir risk faktörü olduğuna dikkat çeken Öztürk, “Yaşlılarda ve kadınlarda daha fazla olmak üzere yüzde 80’lere varan fiziksel inaktivite görülüyor. Bu durum hem çevresel hem de kültürel nedenlerden kaynaklanıyor. Ülkede belli yaştan sonra büyüklerin fazla aktivite göstermesi gerekmiyor. Aile büyüğü köşesinde oturuyor. Bu da sağlık parametrelerini kötü şekilde etkiliyor.” dedi.

Sigara çok yaygın bir risk faktörü!

Savaş ve göç nedeni ile yaşanılan stresli hayatın sigara kullanımını artırdığını ve özellikle erkeklerin daha fazla sigara kullandığını belirten Öztürk, bu oranın yüzde 50 olduğunu ve yine strese bağlı uyku bozukluluklarının da yüzde 80 oranında görüldüğünü kaydetti.

Yeterli meyve ve sebze tüketmemek en büyük ikinci risk faktörü!

Yapılan son çalışmalara göre hipertansiyon beyin-damar hastalıkları risk faktörleri arasında birinci sırada yer alırken, yeterli sebze ve meyve tüketilmemesi ise ikinci risk faktörü olarak gösteriliyor. 

Suriyeli göçmenlerin beslenme alışkanlıkları incelendiğinde meyve ve sebze tüketiminin yeterli olmadığı ve bunun daha çok kültürel bir alışkanlık olduğunu dile getiren Öztürk,
“Bir diğer risk faktörü ise bu grubun okuma-yazma oranlarının düşük olması ve Türkiye’de yaşadıkları dil zorluğu geliyor. Örneğin epilepsisi olan bir hasta bunu dile getiremediği için tedavisini aksatmış oluyor ve ancak ilacına ulaşmasını sağlarsanız normal hayatına dönebiliyor.” dedi. 

"Baş ağrısını yaşadıkları dramatik hayata bağlıyorlar"

Migren ya da çeşitli baş ağrısı yaşayan kişilerin bu durumu daha çok yaşadıkları dramatik hayata bağladıklarını ifade eden Öztürk,

“Oysaki nörolojik nedenlerle yaşanan çok çeşitli baş ağrıları mevcut.  Migrenden ya da diğer nörolojik baş ağrıları yüzde 60’lara varan oranlara çıkabiliyor. Bu nedenle mülteci hastaları ayrıca bu açıdan da değerlendirmek gerekiyor.” açıklamasında bulundu.

Yine alışkanlıklara bağlı olarak Suriyeli mültecilerde tuz kullanımının çok fazla olduğunu belirten Öztürk, yapılan çalışmaya göre kişilerin yüzde 37’sinin  hiç tadına bakmadan yemeğe tuz attığını gösterdiğini söyledi. 


 

göçmen sağlığı
mülteci
sağlık
Yorum (1)
dr.mikro
60 yaş üstü torun sahibi Suriye'liler SPERMİOGRAM Testi yaptırıyor çocuğum olmuyor gerekçesi ile. Türkiye'de bulunan 3,5 milyonu aşkın Suriyeli sığınmacıya her türlü sağlık, bakım hizmetinin sağlandığını belirten Recep Akdağ, şu ifadelere yer verdi: "Bugüne kadar Suriyeli mültecilere yönelik yaklaşık 32 milyon poliklinik hizmeti verildi. 1 milyon 326 bin kişi hastanede yatış işlemi gördü, 1 milyon 112 bin ameliyat gerçekleştirildi, 276 bin Suriyeli çocuk hayata gözlerini Türkiye'de açtı. Biz Türkiye olarak mazlum ve mağdur coğrafyalardan yüreğimize sığınan tüm kardeşlerimize kucağımızı açacağız."
5
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir