Ne zamandır Prof. Dr. Canan Karatay’ın “uzmanlığı olmayan konulardaki” kesin yargılarıyla ilgili yazı yazacaktım. Dün bizim gazetenin “sağlıklı beslenmeden” sorumlu uzmanı Banu Topalakçı Salman güzel bir şekilde topa girince ben de onu yalnız bırakmayayım dedim.
Canan Karatay’ın uzmanlığı kardiyoloji… Karatay Diyeti isimli kitabı çıkana kadar geniş kitleler ismini bilmiyordu. İletişim projesi kapsamında “bilimsel gerçeklerle kilo vermenin yollarını” anlattığı iddia edilince, buna da “Karatay Diyeti” adı verilince; önce kimsenin itirazı olmadı. Ama sonra Hoca ünün şehvetine kapılıp tribünlere oynayınca tepkiler başladı.
Aslında “Karatay Diyeti” Canan Karatay’ın kitap yayım şirketinin çok başarılı bir halkla ilişkiler projesi olarak görülebilir. Gazete ve televizyon röportajlarıyla Karatay bir anda manşetlerde buldu kendini. Süreç içinde de medyanın birbirini tetiklemesiyle de hafiften Türkiye’nin “Mehmet Öz”ü kıvamına geldi.
Canan Karatay’ın iletişim etki gücünü genişletmesinin, ona kolayca inanılmasının nedeni kuşku yok ki adının önünde yazan “Prof. Dr.” etiketi.
“Siz kardiyologsunuz ama beslenme önerilerinde bulunuyorsunuz” deyince de “Ben cerrahım, çok kalp gördüm” diyerek en büyük kanıtını ortaya koyar. Ama bildiğimiz bir şey var ki etik kurallara bağlı bilim insanı önce uzmanlığı olduğu konuda bu kadar “kesin” konuşur; bilimsel araştırma yöntemlerinden haberdar olan hiçbir bilim adamı da hiçbir konuda bu kadar kesin konuşmaz. Çünkü tıbbi bilimler “sosyal bilimlere” çok benzer. Her türlü deneyde bulgular yaşa, cinsiyete, genetik faktörlere, kişilik yapılarına, ortama, azlığa çokluğa, daha önceki düşünce ya da beslenme stokuna, onların azlığına ve çokluğuna göre değişir.
Dün gazetelerde görmüşsünüzdür. ABD’de Florida Üniversitesi’nde bilim adamları sakarinin kanser hücrelerinin üremesini yavaşlattığını buldular. Yıllarca insanlara sakarin kullanmayın kansere yol açıyor demiyorlar mıydı? Yapacak bir şey yok. Bilimsel veriler “geçicidir” ve yüzlerce araştırma aynı şartlar için aynı şeyi söylemeden “kesin” sonuçlara varılamaz. Bu nedenle de kendini bilen bilim insanları “kesin” konuşup insanları yanıltmaz.
Bir süre sonra Canan Karatay; iletişim çalışmalarıyla isminin önünde “Prof.” olmadan da güvenilir kaynak haline geldi. Ünün şehvetiyle “kesin dille” söylediği sorumsuz yorumları halk sağlığını tehdit etmeye başladı. Ve “Gebelikte şeker yükletmeyin, kolesterol ilacı kullanmayın” açıklamalarına haklı olarak ilgili derneklerce dava açıldı.
Dün Banu Topalakçı Salman da (artık Hoca demiyoruz, o bir medya karakteri) Canan Karatay’ın açıklamalarındaki çelişkileri şöyle çok güzel özetlemiş (bazılarına katkı yaptım:
En sağlıklı yiyecek lahmacun ve kebaptır. (Lahmacunda un yok mu?)
Her yemekte kuyruk yağı kullanın. (Her yemekte ne kadar?)
Bol bol kelle paça tüketin. (Ne kadar? Sınırsız tüketim risktir.)
Günde 2 yumurta, saf tereyağıyla hazırlanmış tereyağı yiyin. (Niye 2? Herkes mi?)
Her gün kırmızı et, 1 porsiyon bonfile yiyin. (Gut hastaları da mı?)
Bütün salatalara kaya tuzu koyun. (Tansiyon ve böbrek hastaları da mı?)
Günde 12 siyah zeytin yiyin. (Neden 12?)
İstediğiniz kadar ceviz, fındık, fıstık, badem yiyin. (Nohut, leblebi daha ucuz fakirlere onu mu layık gördük?)
Medya karakteri Canan Karatay artık tutulamıyor ve kendi internet sitesinden bile “Lahmacun yiyerek zayıflamak mümkün” gibi tribünlere oynayan “çekicilik” cümleleri kuruyor. Bu cümle bile Canan Karatay’ın artık resmi olarak durdurulmasının gereğini ortaya koyuyor. Ya Sağlık Bakanlığı ya da bakanlığa bağlı Halk Sağlığı Kurumu, Canan Karatay’a yanıltıcı beyanlarıyla ilgili dava açmayı düşünüyor mu acaba? Düşünmüyorsa neden?
Çekirgelik
Ne kadar yükselirsen, uçmayı bilmeyenlere o kadar küçük görünürsün. Nietzche