Başbakanın 12 Mart günü Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği “Şifa Veren Ele Vefa” başlığıyla yaptığı toplantıdan sonra tüm sağlık çalışanlarının yüzünde güller açıyor. Başbakanımız o kadar güzel müjdeler verdi ki, Sağlık Bakanlığı’nın üst ve orta düzey bürokratları ile tüm illerden toplanan sağlık yöneticileri konuşmanın yapıldığı salonu alkıştan yıktılar. Sahadakilerin tepkisi ise çok gecikmedi, onlar da “bu kadarı bize fazla, biz bu kadar iyiliği hak etmedik” diyerek sağlanan özlük haklarının bir kısmını iade edecekler neredeyse.
Verilen vaatleri duyunca aklıma Nasrettin Hocanın şu fıkrası geldi:
“Hoca birinden borç istemiş. Adam sormuş: “hocam borcunu ne zaman ödeyeceksin?” Hoca başlamış anlatmaya: “Senden aldığım parayla diken alacağım, onları koyunların geçtiği yerlere dikeceğim, dikenler büyüyecek, oradan koyunlar geçerken yünleri dikenlere takılacak, ben yünleri toplayacağım sonra onları ip yapıp pazarda satacağım. Kazandığım parayla sana olan borcumu ödeyeceğim” demiş. Adam başlamış gevrek gevrek gülmeye, hoca da demiş ki; “Eeee bak hazır parayı bulunca nasıl da gülüyorsun”
Sağlıkçılara yönelen şiddetin mağdurlarının en azından gönül alarak teselli edileceği ve faillerin de kınanacağı bu tören verilen “müjdelerin” gölgesi ardında kaldı. Sağlıkçılara sağlanan imkanlar öyle güzel bir sosla sunuldu ki, vatandaşa neredeyse “zaten tonla para alıyorsunuz, çalışsanıza” diyerek şiddet uygulama için sağlanan imkanlar daha da genişletilmiş oldu.
Verilen müjdelerin birisi hekimlerin Zorunlu Mesleki Maliyet Sigortası teminatlarının primler arttırılmadan yükseltileceği idi. Bunu da tüm hekimler için zannetmeyin, risk grubuna göre arttırdılar. Allah kimsenin başına getirmesin ama özellikle Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanlarına mahkemelerde verilen tazminat cezaları dudak uçuklatan rakamlar gördü. Bu durumda hekimin ödeyeceği tazminat büyük oranda karşılanacak. Peki bundan fayda görme ihtimali olan hekim sayısı nedir? Tüm hekimlerin içinde %2 kadar bir grup şimdiye kadar tazminat ödemiş gibi bir rakam dolanıyor, kesin rakamı bilemiyoruz, ama yapılan girişim sayısına göre hesaplanırsa milyonda bir gibi bir orana bile ulaşması mümkün değil. Özet: Cebe yansıyan bir şey yok.
Çok önemli imiş gibi vurgulanan bir başka iyileştirme nöbet ücretlerine yapılan %50 zam. Bir uzman hekimin nöbet ücretinin saati yaklaşık 8 lira idi, yani 8 saatlik gündüz mesaisini takiben tutulacak bir gece nöbetinin karşılığı 120 TL, üstelik ertesi gün mesai yapmanız şartıyla. Şimdi bu rakam gece nöbeti için 180 TL olacak, fena bir rakam değil gibi değil mi? Peki bu nöbet ücretleri nereden ödeniyor? Döner sermayeden değil mi? Zaten dağıtılan bir parayı size nöbet tutturarak verecekler. Döner sermayeye bu iş için fazladan bir para girmeyeceğine göre, nöbet ücreti karşılığında size verilen fazla para önceden alınan ek ödeme havuzunu daraltacak. Ele geçen para yine değişmeyecek. Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanları ayda bir nöbet, o da 8 saat tutacaklarından ele geçecek fazladan para ise ayda 80 TL olacak. Özet: Cebe yansıyan bir şey yok.
Yıpranma payının çalışılması için talimat verilmiş. Geçen sene şimdiki Cumhurbaşkanımız da aynı talimatı vermişti. Ya onu ciddiye almıyorlar ya da sağlıkçıları, bence ikincisi daha geçerli. Sağlıkçılara yıpranma payı verilecekmiş ancak sadece nöbet tutanlara. Yani mesai usulü acilde, 112’de, yoğun bakımda çalışanlara yok anlaşılan. Döner sermaye kesintileri ile alınan primlerin emekliliğe yansıması zaten vardı, o zaman işe yeni girenlerin emekliliğine yansıyacağı söyleniyor, halen çalışanlara ise bir faydası yok.
En önemli müjde ise hekimlerin isterlerse, zorlama yokmuş, 70 yaşına kadar memuriyet hayatlarını sürdürebilmeleri imkanının sağlanması. 65 yaşına geleceği için ödü kopan, çünkü emekli maaşı ile geçinemeyeceğini hisseden pek çok meslektaşımızın içi rahatladı. Diğer yaşıtları gibi hayatlarının son döneminde hayatın tadını çıkarıp, torunları ile meşgul olacaklarına onlar çalışarak hayatlarını sürdürmek mecburiyetinde kalacaklar. Bunun iyi bir yanı zaten emekli olan hekimler bir şekilde özel sektörde komik ücretlerle çalışmak zorunda kalıyorlardı, şimdi hiç olmazsa bir devlet kurumunun çatısı altında çalışırlar. Bu arada verecekleri yıpranma payı ile iyice yükselecek olan emekli ikramiyesinden de, emekli maaşı ödemekten de devletimiz kurtulmuş oldu. Böylece emekli olduğunda aylık gelirinin neredeyse %30’u ile geçinmek zorunda kalmak yerine yaşıtı bir hakimin aldığı emekli maaşı kadar bir gelir seviyesine sahip olacak.
Bir sağlıkçı olarak Sayın Sağlık Bakanına ve Sayın Başbakana sesleniyorum. Konuşmalarınızda empati vurguları yapıyorsunuz ama siz bizi hiç anlamamışsınız. Sizden son derece basit birkaç isteğimiz vardı. İlki çalışırken aldığımız temel maaşın yeterli olması, ek ödemenin maaşın birkaç katı gibi bir oranda tutularak en ufak bir aksaklıkta, sağlık sorunu yaşamamız durumunda perişan olmamamızdı. Bir diğeri emekli olduğumuzda hayatımızın son birkaç yılını hep ihmal ettiğimiz sevdiklerimize vakit ayırabileceğimiz şekilde bir refah seviyesinde yaşayabilmekti. Bir de işimizi huzur ve güvenlik içinde, can korkusu çekmeden yapabilmekti.
Siz bizi hiç anlamamışsınız…