Genç tıp öğrencisi “E peki şimdi ben de ona vurursam doğru olur mu bu?” diye soruyor. “Darp edilmeyi bazen de ölmeyi mi tercih edersin?” diye soruyorum ben de. Yer İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Oditoryumu. Sahnede yaklaşık 40 tıp öğrencisi var. Bir araya gelme nedenleri son zamanlarda iyiden iyiye artan ‘hekime şiddet’ vakalarına kendi çaplarında önlem almak. Önlemin adı İsrail kökenli bir yakın dövüş stili olan Krav Maga. Benim o sahnede bulunuyor olmam iki nedene bağlı. Birincisi ben de 1.5 yıldır Krav Maga yapıyorum ve tıp öğrencilerine eğitim verenlerden biriyim. İkincisi de gazeteciyim ve tıp öğrencilerinin kendilerini korumak için kendi başına çareler üretmek zorunda kalması gibi trajikomik bir durumu haberleştirmek amacındayım. Çünkü ne yazık ki bir hekimi öfkeli hasta ya da yakınlarından korumak için hastaneler veya kolluk kuvvetleri tarafından alınmış herhangi bir önlem mevcut değil. Zaten tıp öğrencileri de tam bu nedenle kendilerini koruyacak birtakım teknikler öğrenmek istiyor.
İki saatlik seminer boyunca yumruk, tekme, boğaza sarılma, sopa, bıçak ve tabancalı saldırılara karşı neler yapabileceklerini anlatacağız. Hocamız Bülent Çetin, arkadaşım Jacky Kazado ve ben bu amaçla sahnede öğrencilerin karşısındayız.
Her türlü saldırı var
Seminerden önce hekimlere kim nasıl saldırıyor diye ufak bir araştırma da yapmış vaziyetteyiz. Göründüğü kadarıyla da işimiz hiç kolay değil. Çünkü internette kısa bir tur bile hekimlere saldırı konusunda zengin bir kaynak sağlıyor. Yumruk ve tekme dışında hasta yakınlarının topluca dövdüğü hekimlerin sayısı hayli fazla. Sopalı, bıçaklı ve tabancalı saldırıya uğrayan hekimler de var. Yani hekimler aşağı yukarı her tür saldırıya uğramış. Bu nedenle o sahnede iki saat içinde en azından fikir sahibi olmaları için uğraşmamız gereken 6 saldırı biçimi var.
Biz yine öğrencilere de sormak istiyoruz. Ölüm ya da yaralanmayla sonuçlanan saldırıların haber olduğunu söylüyorlar. Tartaklamalar, darplar gibi ‘ufak’ meselelerse zaten vakayı adiyeden. Bu tür saldırılarda ise daha çok yumruk yiyorlar. Yakalarından tutulup silkeleme ve boğaza sarılma da hekimi darp ederken kullanılan yöntemlerden biri.
Bunun üzerine rota kendiliğinden çiziliyor. Bülent Çetin, öğrencilere birisi boğazlarına yapışırsa yapabileceklerini anlatmaya başlıyor. Ardından sırasıyla yumruk, sarılma, tabanca, bıçak, sopalı saldırılara karşı korunma yöntemleri anlatılıyor. Ancak Krav Maga’nın doğası gereği, saldırı aletini saldırganın elinden almakla iş bitmiyor. Bir de saldırganı etkisiz hale getirme meselesi var. Ancak burada araya giren Hipokrat, öğrencilerin aklını karıştırıyor. Haberin başındaki kaçınılmaz soru da böylece gelmiş oluyor. Genç tıp öğrencisi “E peki şimdi ben de ona vurursam doğru olur mu bu?” diye soruyor. “Darp edilmeyi, bazen de ölmeyi mi tercih edersin?” diye soruyorum ben de. Yanıt belli. Yine de öğrencilerin içi halen rahat değil. Ancak yapacak da bir şey yok. Bu arada soruyu soran öğrenci gayet başarılı. Seminerin sonuna geldiğimizde öğrenciler edindikleri savunma bilgilerinden memnun. Bülent Çetin, son olarak, “Öğrendikleriniz belki de bir gün hayatınızı kurtaracak. Unutmayın” diyerek semineri bitiriyor. Çetin’in söyledikleri aslında ülkenin de durumunu can acıtıcı biçimde özetliyor.
Öğrencilerle kendilerini savunmak için anlatılan teknikleri bir kenara bırakıp hayat kurtarmak için bir şeyler öğrenmeye gitmeden önce bu kez gazeteci olarak konuşuyorum. Seminer organizasyonu yapan hekim adayı Emrah Gülyaşar hastanelerde saldırılardan nasiplerini fazlasıyla aldıklarını söylüyor.
‘Sanki tamir servisi’
“Saldırılardan daha fazla tehdit alıyoruz. Adam geliyor, ‘Hastamı iyileştirmezsen seni öldürürüz’ diyor. Sanki hastane garantili tamir servisiymiş gibi yaklaşıyorlar” diyen Gülyaşar, yalnızca hasta yakınlarının değil randevu almadan gelenlerin bile hekimlerin üzerlerine yürüdüğünü anlatıyor. Emrah Gülyaşar, seminere katılma nedenini ise “Amacım hakkımı savunmak, canımı savunmak” diye açıklıyor. Bir kadın öğrenci ise eğitimin en çok tabanca ve bıçaklı bölümüyle ilgilendiğini söylüyor ve “Silahla karşılaşmamıştım. En azından fikir vermiş oldu. Eskiden tabancanın daha tehlikeli olduğunu düşünürdüm. Şimdi gördük ki bıçak bizim için daha büyük tehlikeymiş” diyor.
Bir başka öğrenci Gülşah Zorgör ise birkaç ay önce olsa bir yakın dövüş eğitiminin ilgisini çekmeyeceğini ancak son saldırı haberleriyle farklı düşünmeye başladığını söylüyor. Zorgör, “Hekimler olarak hastane koridorunun artık sokaktan bile tehlikeli hale geldiğini düşünüyoruz. Çünkü silahla saldırı, tehdit etme, bıçak saldırıları ve sopa saldırıları ile birlikte tornavida gibi küçük aletlerle bile saldırılara uğruyoruz. Şimdi gerçekten yapabilirim dediğim birkaç hareket öğrendim” diyor.