MEDİMAGAZİN - Aberdeen Üniversitesi Rowett Enstitüsü'ndeki araştırmacılar tarafından yürütülen çığır açıcı bir çalışma, beyin fonksiyonlarının daha iyi anlaşılması yoluyla obeziteyle mücadeleye yeni bir ışık tutuyor.
Current Biology dergisinde yayınlanan araştırma, açlık ve gıda tüketimini yöneten karmaşık mekanizmalarla ilgili önemli bir keşif yaptı. Dr. Pablo Blanco Martínez de Morentin liderliğindeki çalışma, iştahı modüle ederek vücut ağırlığını kontrol etmede önemli bir rol oynayan belirli bir beyin hücresi kümesini tanımladı.
Bulgular, bu beyin sapı GABA (gama-aminobütirik asit) hücrelerinin açlık sinyallerini engellemedeki öneminin altını çiziyor ve böylece aşırı yeme ve ardından kilo alımını azaltmaya yönelik hedefli müdahaleler için potansiyel bir yol sunuyor. Dr. Morentin, "Beynin başka bir bölümündeki birincil açlık nöronlarını kapatan gıda tüketimini algılayan beyin sapındaki nöronların az çalışılmış bir alt kümesi arasında yeni bir bağlantı bulduk" dedi.
İştahı düzenleyen karmaşık sinirsel devreyi ortaya çıkardı
Cambridge Üniversitesi'nden bilim insanlarının da yer aldığı disiplinler arası ekip, tek hücreli aktivite kayıtları ve farelerde gıda alımı ve vücut ağırlığı değişikliklerinin değerlendirilmesi de dahil olmak üzere gelişmiş metodolojileri kullanarak, iştah düzenlemesinin altında yatan karmaşık sinirsel devreyi aydınlattı.
Çalışmanın kıdemli yazarı Profesör Lora Heisler, kilo yönetimi çabaları sırasında açlık kontrolünün süregelen zorluğunun ele alınmasında bulguların önemini vurguladı.
Profesör Heisler, "Beyinde gıda alımını ve vücut ağırlığını azaltmak için kullanılabilecek bir hücre kümesi tespit ettik" dedi ve ekledi: "Bu özellikle önemli çünkü bir diyete bağlı kalmanın ve kilo vermenin önündeki başlıca zorluklardan biri açlıktır."
Ayrıca çalışma, yaygın olarak reçete edilen liraglutid ilacı gibi obezite için mevcut farmakolojik müdahalelerle ilgi çekici bir korelasyon ortaya çıkardı. Araştırmacılar, bu GABA hücrelerinin aktive edilmesinin, liraglutidin gıda alımını azaltmadaki etkilerini taklit ettiğini ve daha az yan etkiye sahip yeni terapötikler geliştirmek için potansiyel bir yol sunduğunu buldular.
.jpg&w=384&q=75)
