Medimagazin logo

Anayasa Mahkemesi: Doktorlar işkence raporlarını yönlendirmeyle yazıyor

Anayasa Mahkemesi, işkence gördükleri gerekçesiyle başvuran ve yargılama süreçleri 11 yıl süren 3 mağdura ayrı ayrı 40 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti.
 Anayasa Mahkemesi: Doktorlar işkence raporlarını yönlendirmeyle yazıyor
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

ANKARA-Ağrı'da telefon teli hırsızlığı şüphesiyle Jandarma Komutanlığında gözaltına alınan 3 kişi, 3-6 Kasım 2001 tarihlerinde işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları gerekçesiyle dava açtı.

Açtıkları davalardan sonuç alamayan şikayetçiler, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Başvurucular, hastanelerde, işlenen suçu gizlemek amacıyla, yanıltıcı rapor düzenleyen doktorlar hakkında etkin soruşturma yürütülmediği, bir kısım sanıkların beraat ettiği, yargılamanın 11 yıldan fazla sürdüğü gerekçeleriyle haklarının ihlal edildiğini iddia etti.

Yüksek Mahkeme, başvuruların, Anayasa ile güvence altına alınan işkence yasağının usul ve maddi yönden ihlal edildiğine karar verdi.

Anayasa Mahkemesinin ihlal kararının gerekçesi, Resmi Gazetede yayımlandı.

Gerekçede, devletin, bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğünün, öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini, kişilerin fiziksel ve ruhsal zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği kaydedildi.

Anayasal düzenleme bağlamında kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne en fazla zarar veren muamelelerin "işkence" olduğu vurgulanan gerekçede, başvurucular hakkındaki sağlık raporlarında belirtilen yaraların tümünün ve başvurucuların gözaltı sırasında maruz kaldıkları kötü muameleye ilişkin beyanlarının, fiziksel acıların bulunduğunu ortaya koyduğu ifade edildi.

Gerekçede, şu tespitler yapıldı:

"Her ne olursa olsun özgürlüğü kısıtlanan kişi nezdinde, bu kişinin tutumu tam olarak gerekli kılmadıkça, fiziksel güç kullanılması insan onurunu kırar ve kural olarak Anayasa'nın 17. maddesinin 3. fıkrasını ihlal eder. Özellikle gözaltında yaşanan olaylar esnasında bir başvurucunun yaşının da küçük olduğu göz önüne alındığında, uğradığı şiddetin yoğunluğu nedeniyle gelecekte de sürekli bir acı ve endişe içinde yaşama riski altında kalabileceği inkar edilemez.

Diğer taraftan gözaltında oldukları için zaten çok kırılgan bir durumda olan başvurucuların, kendi davranışlarından kaynaklanmadığı ve zorlayıcı bir neden de bulunmadığı halde sözlü ve fiziksel saldırıya maruz kalmaları, ayrıca bu güce başvuranların gözetiminde hastanelere sevk edilmeleri ve bu kişilerin yönlendirme ve etkileri ile doktor raporlarının düzenlenmesi şeklindeki eylemlerin, başvuruculara yönelik tehdidin varlığını devam ettirdiği, bunun da insan onuruna bir müdahale oluşturduğu açıktır.

Birisi çocuk yaşta olan başvuruculara kasti olarak uygulanan muamelenin amacı, süresi, fiziksel ve ruhsal etkisi de dikkate alındığında ve söz konusu fiillerin boyutu ve bu muamelelerin ilgili kişilere itirafta bulunmaları veya kendilerine yöneltilen olaylar hakkında bilgi vermeleri amacıyla görevlerini yapan devlet görevlileri tarafından bilinçli olarak yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda ve ayrıca bu muamelelerin, başvurucuların vücut bütünlüğünde oluşturduğu etkileri de dikkate alındığında, işkence olarak nitelendirilmesi mümkün görülmüştür."

-Devletin pozitif yükümlülüğü

Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, bir sanık yönünden davanın zamanaşımına uğraması, mahkum olan jandarma görevlisi hakkında ise islenen suç ile verilen ceza arasında orantısız uygulama yapılması ve verilen cezanın yasal olmayan bu tür eylemlerin önlenmesini sağlayabilecek caydırıcı bir etki doğurmaması nedenleriyle, devletin söz konusu davada başvurucuların fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini kanunlar aracılığıyla koruma hususundaki pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı kaydedildi.

Gerekçede, devletin, doğal olmayan her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmi bir soruşturma yürütmek durumunda olduğuna işaret edildi.

Devlet memurları tarafından yapıldığı iddia edilen işkence ve kötü muameleler hakkında yürütülen soruşturmanın etkili olması için soruşturmadan sorumlu ve tetkikleri yapan kişilerin, olaylara karışan kişilerden bağımsız olması gerektiği ifade edilen gerekçede, sorumlular hakkında soruşturmanın bağımsız ve etkili yürütülmediği, bunun bir ihlal sonucunu doğurduğu belirtildi.

Gerekçede, davayla ilgili yargılama sürecinin 11 yıl 6 ay 14 gün sürdüğü, yargılamanın makul önem gösterilerek, gerekli ivedilikte sonuçlandırıldığından bahsedilemeyeceği kaydedildi.

Başvurucular tarafından ileri sürülen şikayetlerin kabul edilebilir olduğuna ve haklarının ihlal edildiğine karar veren Yüksek Mahkeme, başvuruculara ayrı ayrı 40'ar bin lira tazminat ödenmesine hükmetti.

anayasa
mahkemesi:
doktorlar
işkence
raporlarını
yönlendirmeyle
yazıyor
Yorum (2)
aslıhan yüce
Bu ülkede ne doğruki dr un veridği rapor tam olsun hakimin verdiği karar doğru olsun veya örnekleri çoğaltabilirzi,Siyasileirn yaptığı ihale temiz olsun.Ülkemizd ebu kadar eğititmsiz insan varken neremiz düzgün olabilir ki?Herşeiyn ardında şaibe arayn bir yapımız var.Çünki acı tecrübelerimiz var. Ne adaleitn verdiği karar ne siyasetin memleketi idare ettiği dönem şaibesiz ne dr un verdiği raporlar düzgün ve emniyetciler suçluları yeterince yakalıyor !!veya onlarla ortak çalışıyor.Her kurumda rüşvet almış yürümüş.Bu şartlarda kendimiz temiz değiliz ve kimseninde temiz yapmadığını düşünüyoruz.Doğru bir kararda.Herkes elşeştiriken tertemizmiş gibi konuşuyor ama değiliz.Çocuklarımızıda öyle yetiştirmiyoruz.bugün gençler uyuşturucu batağında eğlence içki saygı, adalet anlayışı yokolmuş.Suçlar artmış .Sokak ortasında güpe gündüz işlenen suçları sadece seyrediyoruz.Şahitlik bile yapmıyoruz.Geleceğimizi kime emanet edeceğimizi bilemiyoruz.Yarınımızdan endişeliyiz.Bu şartlarda anayasa mahkemesi çıkmış beyanatta bulunmuş doğrudur.Ama eksiktir.Anayas amahkemeside temiz mi? yanlı kararlarıyokmu? toplum vicdanını yaralamıyormu?Şimdilik mühür kimdeyse Süleyman odur mantığında gidiyoruz.Ne iyi bir şey yapıyoruz ne de iyi bir şey yapana destek oluyoruz.Şurada yazılan yazıların ond abirini eyleme dönüştürsek ülkemiz için büyük atılım olur kanaatindeyim.Toplansak hadi konuş dendiğinde sanıyorumki kimse tek laf edemez.Eğer edecek olsa şimdiye kadar birşeyler olurdu.Bu kadar adaletsizliklere sağlık sisteminde konuşmanın ötesinde birşey yapamamışsak gerisi boş.Kendisine hayrı olmayanın başkasına hayrı olmaz.saygılarımla...
0
Cevapla
esedef
Hekim arkadaşlar kimin suçunu kapatmak için elini taşın altına koyuyorlar anlamakta zorlanıyorum.30 yıllık hekimim .Şunu anladımki biz herkese yardım ediyoruz ama hiç yardım görmüyoruz.Hep yalnız bırakıldık.Eskiden böyle değildi.Bir saygınlığımız vardı.Şimdi gelen vuruyor,giden vuruyor.Önerim ne görüyorsak neyi tespit ediyorsak hukuk ne emrediyorsa babanız bile olsa onu belgeleyin ve bildirin başınız ağrımasın,biz değil suçu olan mahkemede işlem görsün.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir