Medimagazin logo

Tıbbi Uygulama Hatalarına Yaklaşım Hataları

Doç. Dr. Doğan CEYHAN Medimagazin için yazdı....
Tıbbi Uygulama Hatalarına Yaklaşım Hataları
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Ülkemizde "Sağlık Hukuku" alanının, "sağlıksızlık" ve hatta "hukuksuzluk" üretebildiğini iddia etmek, çok da zorlama olmayan bir yaklaşımdır. Sağlık ve yargı sisteminde kabul gören bazı uygulamaların, ülkemiz gerçeklerine, insanın ve tıbbın doğasına, “hukuk” ilkelerine ve hatta akıl ile vicdana sığmadığı görülebilmektedir. “Tıbbi uygulama hatası/malpraktis” olarak adlandırılan alana, sağlık çalışan ve idarecilerinin, basın yayın organlarının, yargı sistemi ve halkın bakışında önemli hatalar bulunmaktadır. Halk sağlığı açısından önemli bir konu olan “tıbbi uygulama hatasına” sağlıklı bir bakışın geliştirilmesi; “hataların” önlenmesi açısından öncelikli hale gelmektedir.

 

Sağlık Çalışanlarının Bazı Hatalı Yaklaşımları:

“Malpraktis, tıbbi uygulamadaki bilgi-beceri eksikliği ya da ihmal nedeniyle hizmet sunulan kişinin sağlığına zarar gelmesi” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlamanın, tıbbi hataya yaklaşımı şahsa yönlendiren ve sistem ile organizasyon hataları/eksiklerini dikkate almayan yetersiz bir tanım olduğu görülmektedir. Tıbbi uygulamada beklenen/istenen/ amaçlananın gerçekleşmemesi çok nadir görülen bir durum değildir. Beklenen sonucun alınamaması tıbbın ve hastalığın doğası yanında; sadece kişilerin değil, sağlık sistemi/organizasyonunun eksikleri ile de oluşmaktadır. “Bilgi ve beceri eksikliğinin” sadece kişi hatası olarak görülmesi hatasına düşülmekte, eğitim sisteminin “bilgili ve becerili” kişi oluşturamaması ve kişiye bilgi tazeleme imkânı sağlamaması gibi eksiklikler de gözden kaçmaktadır.

 

“Tıbbi uygulama hatası” ile ilgili sağlık çalışanlarının önemli bir hatası, tıp uygulamalarının olası olumsuz yanlarının hastaya yeterince anlatılmaması; yani hastanın yeterince bilgilendirilmemesidir. Tıbbi müdahalelerin, nadir de olsa ciddi riskler taşıyabildiği gibi temel bilimsel gerçeklerin, hastalara açıklanması gereklidir. Bu bilgilendirmenin hastaları tıbbi uygulamalardan uzaklaştıracağı endişesi ile bazı gerçeklerin gizlenmesi hatalı bir yaklaşımdır. Tıbbi uygulamalarda var olan risklere yönelik birçok tedbirin bulunduğu ve risklerin önemli bir kısmının oldukça düşük oranlarda görüldüğü gibi gerçekler ile hastaların endişeleri azaltılabilir. Tıbbın bazen “korkutucu” olabilen yüzünün samimi olarak belirginleştirilmesi, uzun vadede tıbba olan güvenin artmasını sağlayacaktır.

Tıbbi hata algısının yanlış oluşmasına neden olan önemli bir sağlık çalışanı faktörü de, hastalığın süreci ve yapılanlar hakkında yeterince bilgi sahibi olmadan; sadece sonuca bakarak “hata” tanımlaması yapılmasıdır. “Sonuca bakarak, süreci yargılama hatası” olarak adlandırılan bu hata, maalesef tecrübeli sağlık çalışanları arasında dahi görülmektedir. Özellikle bilirkişilik durumunda, süreci yeterince incelemeden/bilmeden, sadece sonuca bakarak karar vermek, hatalı sonuçlara yol açabilmektedir. Hastalıkla ilgili süreç ve çalışma koşullarını bilmeden yapılan “hata” değerlendirmelerinin, hatalı olabileceği unutulmamalıdır.

 

Yargı Sistemindeki Bazı Hatalı Yaklaşımlar

Ülkemizde sağlık uygulamalarının kendine has özelliklerini dikkate alan, “tıbbi uygulama hatasına yönelik” kanuni düzenleme bulunmamaktadır. Sağlık çalışanı- hasta ilişkisi Borçlar Hukuku kapsamında “sözleşme” ile ele alınmakta; bazı “hatalar” da Ceza Yasası kapsamında değerlendirilmektedir. Yargının bu uygulamasının “mevzuata uygun” bir açıklaması olsa da; sağlık çalışanı- hasta ilişkisinin Borçlar Hukuku kapsamında değerlendirilmesi, tıbbın doğası ve sağlık personelinin mesleki kültürünün dışındadır ve adalet hissini sarsmaktadır. Konu ile ilgili yeterli mevzuatın bulunmaması bazı yargı hükümlerinin “takdir” yetkisini aşan keyfiliklere ulaşması tehlikesi taşımaktadır. Sağlık çalışanlarında adalet hissinin oluşturulması ve korunması konusuna daha çok dikkat edilmelidir.

Bazı yargı kararlarında sağlık çalışanının çalışma şartları, sağlık kurumunun imkânları ve ülkemizin gerçeklerini dikkate almayan; fazla idealize edilmiş davranış ve uygulama beklentileri görülebilmektedir. “Sağlık çalışanı en iyi şekilde davranmalıdır” tarzında, insani koşulları dikkate almayan yaklaşımlar, adalet hissini sarsmaktadır. Sadece hastayı mağdur kabul eden ve özellikle irade dışı tıbbi hatada, sağlık çalışanının da mağdur olduğu gerçeğini dikkate almayan yaklaşımlar hatalıdır. Yargı mensupları ve medyanın, hasta ve çalışan profili, çalışma şartları gibi faktörleri de dikkate alarak; hem hastaya hem de sağlık çalışanına empati geliştirmesini sağlayacak tedbirler alınmalıdır.

 

Hastanın bilgilendirilmesi hastanın en doğal hakkı ve “hukuki” bir gereklilik olsa da; bilgilendirmenin “aydınlatma” düzeyinde olmasının beklenmesi, gerçekçilikten uzaktır. Hastalıklar, kullanılan ilaçlar, tetkikler, tedavinin olası yarar ve zararlarının her hastaya en ince noktasına kadar anlatılmasının ve hatta hastanın bunların hepsini anlaması ve hatırlamasının beklenmesi, “uygulanabilir” değildir. Hastalığı ile ilgili olarak kişiye tamamen cahil/bilgisiz olma hakkının verilmesi ve bu bilgisiz kişiyi “aydınlatmak” gibi ne olduğunun sınırı belli olmayan bir yükümlülüğün sağlık çalışanına verilmesi, adil olmayan bir uygulamadır. Hastanın bilgilendirilmesini sadece sağlık çalışanı yükümlülüğü saymayan ve hasta ile idareye de bu konuda sorumluluk getiren daha gerçekçi uygulamalar başlatılmalıdır. Bu yazı Medimagazinden çalınmıştır

 

Tıbbi hataların önemli bir kısmı yorgunluk, dikkatsizlik, unutkanlık, eğitim ve tecrübe yetersizliği gibi kişi iradesi dışındaki faktörlerle oluşmaktadır. İrade dışı faktörlerle oluşan bu durumların cezai yaptırımlarla azalacağının zannedilmesi hatalıdır. Gerçekçi olmayan cezai yaptırımların, “tıbbi hata” oluşturan sorun alanlarının gizlenmesi ve yetersiz değerlendirmeye yol açacağı unutulmamalıdır.  Tıbbi uygulama hatası alanında, temel sorunları anlamaya ve ortadan kaldırmaya yönelik yaklaşımların geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Sağlıklı yaklaşımların geliştirilmesi hem halk sağlığı, hem de sağlık çalışanının mesleğe bağlılığı açısından daha yararlı olacaktır.

 

Doç. Dr. Doğan CEYHAN
 
Göz Hastalıkları Uzmanı
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
tıbbi
uygulama
hatalarına
yaklaşım
hataları
Yorum (5)
postenflamatuar
Dr. Doğan hocanın şu cümlesi "Hastalıklar, kullanılan ilaçlar, tetkikler, tedavinin olası yarar ve zararlarının her hastaya en ince noktasına kadar anlatılmasının ve hatta hastanın bunların hepsini anlaması ve hatırlamasının beklenmesi, “uygulanabilir” değildir" sözü malpraktis uygulamları üzerinde düşünebilme zahmetine girenler için oldukça sarsıcıdır. Evet mahkemelerde hakimlerin talep ettikleri şeylerin çoğu "uygulanabilir" değildir. hastalık , tetkik ve tedavinin zararlarını yen etkilerini bıraktım. Diyelim 3 kalem ilaç hastaya reçetelendi. O ilaçlara ait olası yan etkileri tıp camiası dışındaki bir hastaya nasıl anlatacağız? Prospektüsü baştan sona hastaya okuyacak mıyız? Hastanın anlamadığı tıbbi terim ve kavramları ayrıca anlatmaya çalışacak mıyız? Böyle ise 1 günde en fazla 2-3 hasta bakılabilir. Tedavi-ameliyat ve hastalık süreci de aydınlatmaya girerse günde 1 hasta ya muayene edilir ya edilmez., Sistem sorunu zaten berbat. herhangi bir doktorun acil servislerde çalışması için Avrupa standartlarında bir sertifika belgesi olmadan ve zorunlu hale getirilmeden acile gelen her türlü vakaya acil eğitimi ve becerisi olmayan doktorların yönetmek zorunda bıraktırıldığı bir sistemi sorgulamayan bir hukuk sistemi var. Göz hast. uzmanı Dr. Doğan beyin bir akut batını ve koma halinde acile getirilen bir vakayı yönettiğini düşünün. Dr doğan bey akut batın-koma hastalarına yabancı. Tecrübesi yok. Hızlıca ayırıca tanıya gidemez. Kritkik olan süre içinde gerekli kararları ve tedaviyi yapamaz çünkü Doğan bey sadece göz hastalıkalrı ile uzun yıllardır uğraşıyor. Doğan beyin hastası acilde kalıcı bir sakatlık yaşarsa veya ölürse Doğan bey kendisini kurtaramaz. Mahkemeler Doğan beye akut batın vakasın yönettiren bakanlık ve hastaneyi değil Doğan beyi suçlar. Bu gibi sistem saçmalıkları bir çok uygulamada var. Sağ olsun TTB bunu kendine dert etmez. Bir uzman olan Doğan Bey kadar bile bu konuda kafa yormaz. TTB muhipleri, TTB hukuk bürosu bu malpraktis uygulamaları konusunda kurumsal olarak ne yapılabilir diye biraz düşünsünler, kafa yorsunlar.
1
Cevapla
volkan
sayın postenflamatuar (uzm dr) ağzınıza sağlık...Doğru söze ne denir! Not : Doğan beyin hastası acilde ölürse kusuru ne olursa olsun sağlık bakanlığı ödediği tüm tazminatı doğan beye rücu ettirebilir.Ayrıca davacı tarafa tazminat ödenirken maddi manevi diye ayrılır. Örn: Davacı tarafın ailesi 4 kişi ise hepsine ayrı ayrı maddi-manevi ödeme yapılır ve toplamda 8 (Sekiz) tane nur topu gibi icra dosyanız ve ciddi miktarda mahkeme masrafınız olur...Bir de kendi avukatınız sizden rücu davasında yaptırdığı indirimin %10'unu talep eder...Boşuna avukatlar artık ellerinde tıp kitapları ile dolaşmıyor... Bu arada ceza davasında avukatınız sizi biraz daha tırtıklamak için başka bir dr meslektaşınızdan sizin lehinize bir görüş yazısı yazdırabilir tabi ki belli bir ücret karşılığı...
0
Cevapla
RKTR
Lütfen, çok rica ediyorum, şu link'e bir bakın: http://www.medimagazin.com.tr/hekim/hukuk-etik/tr-adli-tiptaki-dosyalarin-sayisi-her-gecen-yil-artiyor-2-17-56834.html Ondan sonra, dr. postinflamatuar'ı bir kere daha okuyun.
0
Cevapla
RKTR
Sigorta şirketleri branş-dışı bakılan hastalardan doğan, ya da Bakanlık tarafından doktora rücu ettirilmiş tazminatları ödemeyeceklerini açıkça bildirdiler. Bana inanmıyorsanız, bizzat şirketlere sorun.
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
Sayın Doğan CEYHAN , güzel yazınız için teşekkürler. Sağlık sistemindeki sorunları genel anlamda söylüyorum malesef hekimlerin , kurumların , üniversitelerin , derneklerin bile anlamak çabası , iradesi "yoktur".Olsaydı bu noktada olmazdık.Bunu kabül etmemiz ve yüzleşmemiz gerekiyor. Meslektaşımın dediği gibi Hekimlerin çalışma koşulları ve iş yükü dikkate alınınca , yani hekimin ülkemizdeki yetişme şartları , ülkemizin sosyo ekonomik koşulları dikkate alındığında , "hekimler aleyhine oldukça rafine bu yasalar " karşısında yine bizzat hekimlerin ortaya koyduğu tepkisizliği anlamak zor.Yani sorunun tam ortasında ve anlama kabiliyeti olanların soruna ilgisinden bahsediyorum.İlginçtir. Şu iki soruyu soruyorum. 1.Malparaktis yasası çıkarken sağlık çalışma ortamı bu yasaya hazırmıydı ! 2.Hekimler yada Sağlık personeli hazırmıydı ? Buna ve bu sorunlara performasn sisteminin ahlaki ve bu ahlaki yaklaşımdaki yıpratıcı ortamda hizmet sunmayı eklersek durum daha vahimdir. Nasıl oluyor? Biz yaptık oldu kültürüdür.Ama olmuyor.Olması mümkün değil ! Ne görüyoruz günlük pratikte !Sağlık sisteminin desoryante hali , eğitim sisteminin desoryante hali , eğiten ve eğitilen hekimin "mezuniyet öncesive sonrası " desoryonte halleri , son olarak malesef günlük pratikte , gündeliğiimzde hekim ile hekim arasında ilişkinin desoryante hali.İçler acısıdır. Bunca desoryante durum söz konusu iken hekimler aleyhine rafine bir yasa işletilmeye çalışmak mümkünmüdür ! Hakkaniyetmidir ? Çözüm ! Bu işi bugünlerde biryandan tartışılan , siyasallaşma , hukuku , parelel işler kavramlarıyla ABD olduğu gibi uygulamak abesle iştigaldir.Mevcut malpraktis yasalarıyla sık sık mahkemelere "sıradan biçimde taşınma" durumları veya riski önemli bir sorundur.Avukatların yani başka aktörlerin sıradan karışabildiği , daha karmaşık içinden çıkılmaz , yıpratıcı yerlere getirmek yerine , olabiliyorsa "hasta hakları komisyonununda müdahil olduğu "benzeri özerk yapıların" süzgeçinden geçirilerek sorunları ve yaptırımları değerlendirmek gerekir. Sağlık ortamı ve eğitim ortamı , ticarileşen sağlık uygulamaları gibi sorunların hepsiyle yüzleşmek gerekiyor.Burada arıza veren alanları tesbit etmek gerekiyor. Sayın Doç. Dr. Doğan CEYHAN alıntılarını bundan sonraki pasajlarda tekrarlıyorum.Yerindedir. "Hastalıkla ilgili süreç ve çalışma koşullarını bilmeden yapılan “hata” değerlendirmelerinin, hatalı olabileceği unutulmamalıdır." "Yargı mensupları ve medyanın, hasta ve çalışan profili, çalışma şartları gibi faktörleri de dikkate alarak; hem hastaya hem de sağlık çalışanına empati geliştirmesini sağlayacak tedbirler alınmalıdır." "Tıbbi uygulama hatası alanında, temel sorunları anlamaya ve ortadan kaldırmaya yönelik yaklaşımların geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Sağlıklı yaklaşımların geliştirilmesi hem halk sağlığı, hem de sağlık çalışanının mesleğe bağlılığı açısından daha yararlı olacaktır." Bunlar çok önemli konulardır.Ancak ! sağlık çalışanlarının katılımıyla dilendirmesiyle , " tabandan " çözümlenmesi gereken önemli konulardır.Daha karmaşık hale getirmek yerine sahadaki sorunları siyasallaştırmadan geniş mutabakatla çözülmeyi bekliyor. Benim altını cizmek istediğim konu ise şudur.Sağlıkta , sağlık hizmetinde gereksiz uygulamaları , gereksizlikleri bilimsel bir bakışla ayıklamak zorundayız.Bunu yapmadan sağlıklı yol alamayız.Burada sorun var ! Yani gereksiz iş , iş yükü tanımlanmalı.Sağlıkta mevcut işlerin yarısından çoğu gereksizdir. Bu sorunu tanımlamak zorundayız.Oysa biz sorunu meslektaşımın tanımladığı hukuksal dengesizliği yanında daha da ticarileştiriyoruz.Çok problemli , çok daha karmaşık hale gelmesi demektir. Akılcı muayne ortamı ve iş yükü anlamında "alttan alta" ticari kaidelerin işlediği değil , insanca ve bilimsel değerleri işleyen bir sağlık sistemi tanımlanmalı.Bunu en başa koyuyorum.Olmazsa olmazdır.Hep çarpılarak gelen kavram , yaklaşım ve anlayışaları , sistem sorunlarında görmememiz gerekiyor. Bunları görüyorum.İfade ediyorum.Saygılarımı sunuyorum. Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir