Medimagazin logo

Sağlık çalışanları güvende mi?

Türkiye’deki 800 bin sağlık çalışanı ve aileleri ile birlikte düşünüldüğünde yaklaşık 3 milyon kişiyi aktif olarak tehdit eden güvenlik unsurunu ele alındı
Sağlık çalışanları güvende mi?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Dünyada ve ülkemizde çok önemli bir konu olan hasta ve sağlık çalışanı güvenliğinin önemine dikkat çekmek ve ulusal sağlık standartlarını daha iyi bir noktaya taşımak amacıyla oluşturulan Hasta ve Sağlık Çalışanı Güvenliği Platformu, 21 Aralık 2015 Pazartesi günü Başkent Üniversitesi İhsan Doğramacı Konferans Salonu’nda bir araya geldi. Platform, Haziran 2015’te de sağlık çalışanı sağlığı ve güvenliğine ilişkin ulusal rehber çalışmalarına katkı sağlamak hedefiyle ilgili dernek, kamu kuruluşları ve Dünya Sağlık Örgütü temsilcilerinin de katıldığı “Enjeksiyon Güvenliği Çalıştayı” düzenlemişti. 

Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği, Türkiye Acil Tıp Derneği, Türk Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği, Acil Hemşireleri Derneği işbirliğinde gerçekleşen organizasyonda hasta ve sağlık çalışanı güvenliğinin sağlıkla ilgili tarafının yanında sosyal ve ekonomik etkilerine de dikkat çekildi. Buluştaya, 29 dernek ile yaklaşık 140 akademisyen, hemşire ve sağlık profesyoneli katıldı.

Buluştayın açılış konuşmalarını platformun yöneticisi Türk İç Hastalıkları Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal ve Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal yaptı. Prof. Dr. Serhat Ünal konuşmasında “Türkiye’de sağlık çalışanı ve hasta güvenliği ile ilgili yasal bir boşluk var. Hem hasta hem sağlık çalışanı güvenliği ile ilgili tek tek çalışan kurumlar olsa da bir bütünlük bulunmuyor. Bu alandaki çalışmaları kuvvetlendirmek adına Platform olarak harekete geçtik” diye belirtti.

Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal, sağlıkta kalitenin, hasta ve sağlık çalışanı güvenliğinin özünü oluşturduğuna dikkat çekerken ev sahipliği yapılan Platform buluştayına birçok kurum ve dernek temsilcisinin katılmasının konuya verilen önemi işaret ettiğini söyledi.

Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Özlem Kurt Azap, sağlık çalışanı güvenliğine değindiği konuşmasında İbn-i Sina Hastanesi’nde 988 sağlık çalışanı ile yapılan araştırma[1] sonucunu paylaşarak sağlık çalışanlarının %64’ünün en az bir kere yaralanmış, %24’ünün koruyucu malzeme kullanmamış, %67’sinin tıbbi yardım almamış olduğunu belirtti. Prof. Dr. Azap, sağlık çalışanı güvenliği ihlalinin sonucunda mortalite ve morbidite, yatış süresinde uzama ve hukuksal sorunlarla karşılaşıldığı belirtildi.

Hastane İnfeksiyonları ve Kontrolü Derneği Başkanı Prof. Dr. Erdal Akalın, 4 kanıta dayalı çalışmanın derlenerek hazırlandığı bir raporda[2] belirtilen hasta güvenliği kapsamında ABD’de önlenebilir hatalardan kaynaklı yılda 400.000 kişinin hayatını kaybettiği verisinin konunun ciddiyetini gözler önüne serdiğini; fakat maalesef Türkiye’de hasta güvenliği ile ilgili bu anlamda çok az ve dar kapsamlı çalışmalar olduğunu belirtti.

Soru-cevap kısmında söz alan Türk Klinik Biyokimya Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Özkan Alataş; tıbbi laboratuvarlarda hasta güvenliği çerçevesinde gereksiz test istemleri ve sık test tekrarlarının hastalarda özellikle çocuklarda önemli kan kayıplarına neden olduğunun literatürde bildirildiğini, sağlık çalışanı güvenliği tarafında ise laboratuvar çalışanlarının laboratuvara gelen enfekte materyaller ile ilgili uyarılmamasının kesici-delici yaralanmalar yolu ile enfeksiyon riski oluşturduğunu, laboratuvar çalışanlarında enfeksiyon taşıyıcılığının bilinenden daha fazla olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Alataş ayrıca Türk Klinik Biyokimya Derneği olarak Platform’a destek vermeye hazır olduklarını belirtti.

Çalıştay oturumları sonunda yapılan sunumlarda Platform’un ana amaçlarından birinin hasta ve sağlık çalışanı güvenliği alanlarına hizmet edecek rehberlerin oluşturulması, mevzuat çalışmalarının desteklenmesi ve bu rehberlerin eğitimlerle yaygınlanştırılması olduğu belirtildi. Hacettepe Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Meslek Hastalıkları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ali Naci Yıldız, Platform çatısı altında Haziran ayında gerçekleştirilen Enjeksiyon Güvenliği Çalıştayı raporundan bahsederek, Platform’un yol haritasında bu raporu Sağlık Bakanlığı ile görüşerek ileriye yönelik düzenlemelere ve iyileştirmelere destek olabileceğini kaydetti.


Hasta ve Sağlık Çalışanı Güvenliği Platformu Hakkında

Hasta ve Sağlık Çalışanı Güvenliği Platformu, konu ile ilgili çalışan tüm profesyoneller, kurum ve kuruluşları tarafsız bir ortamda tek çatı altında toplayarak hasta ve sağlık çalışanı güvenliği konusunda iş birliği yaratma ve bu iş birliği sonucunda ulusal standartlar belirleme amacıyla kurulmuş bir platformdur.

 

[1] American Journal of Infection Control, 2005; 33: 48-52

[2] James, John T. PhD, Journal of Patient Safety, September 2013 Vol. 9 - Issue 3

saglik calisani guvenligi
platform
enjeksiyon guvenligi
prof. dr. serhat unal
prof. dr. ali haberal
Yorum (4)
derya acar
Kendi çalıp kendi oynamak diye bir tabir vardır. Sağlık çalışanının güvenliğinden ziyade arkasından üç gün yas tutulup nutuk atılacak fedai sağlık personelleri ile işler yürüyor. Zaten, ulu yöneticilerimiz için, işler yürüyor, vatandaş mutluysa sağlık sistemi çok güvenli demektir!!!
7
Cevapla
Mücahit Altuntaş
Sağlık bir iş alanı. Tıpkı diğer iş alanları gibi.Sağlık ortamı da, sağlık çalışanı da, hekim de bu anlamda ele alınmalı.Sağlık alanında eksiklik, usulsüzlük, sorun ne varsa "iş sağlığı ve güvenliği" normlarıyla ele alınmalı. Ülkemizde iş sağlığı alanında hangi sorunlar varsa sağlık alanında da olduğu, bir kültürü yansıttığını ifade ederek aşağıdaki söyleşiyi dikkatlerinize sunuyorum. Yazıdan ...."Ne yazık ki ülkemizde TTB ve benzeri kuruluşlarla Bakanlıklar arasında yapıcı diyalog ortamı oluşturulamamıştır. Kanımca bu durum ülkemizin daha çabuk kalkınmasını engelleyen unsurlardan biridir." Yazıdan..."AB üyeliğine hazırlık niteliğinde yapılan çalışmalar radikal sayılabilecek değişimlere yol açtı. Bunlardan en önemlisi işyerlerinde risk değerlendirme ve yönetimi konusunun zorunlu hale getirilmesidir." Sağlık , sağlık ortamı ihmal edilen koruyucu alanı ve çevre kültürü bir yana ; organize bilgi ve tecrübe gerektiren bir "iş" alanı.Riskleri var.Son yıllardaki düzenlemeleri ile kişiselleşmiş sorumluluk alanı dışına çıkan malpraktis adıyla daha kapsamlı tanımlanmış ceza alanı var. Bu yüzden sağlık alanını hiç olmadığı kadar her yönüyle ele almak ve düzenlemek, ihtiyaçlarını iyi tanımlamak ve o ihtiyaçlara sahip çıkmak gerekiyor.Yoksa ?! , sapla saman daha çok karışıyor.Sanıyorum o sahip çıkma ve tanımlama sürecini "bugüne kadar" bilimsel, sistematik ve katılımcı olarak ele alamadık. Peki bu nasıl sağlanır ? Asgari ihtiyaçlara nasıl odaklanılır ? Asgariler nasıl "daha çok" karşılanabilir ? Sağlık ortamında çok açık bir eksiklik, sorun, defekt var.Bu sorun "bilginin kayıt ve paylaşım sorunu" ! Bu sorun ancak sağlık sistemi bütünsel olarak ele alınabilirse giderilebilir.Ticarileşme yabancılaşma sorunu ayrı bir bağıntı ve ilişki sorunu olmakla birlikte sağlıkta "teknik olarak" bilginin kayıt ve aktarımı, paylaşımı sorunu ele almak gerektiğine inanıyorum.Bilginin paylaşımı sorunundaki ideolojik engeller yada yabancılaşma sorunu ayrı bir başlığı ifade ediyor.Elbette bir ucu siyasal tartışmalara gider.Bunu da çok doğal karşılamak gerekiyor.Bu günkü "sağlıkta dönüşüm" nasıl siyasal bie öz barındırıyorsa, sağlık ortamındaki sorunları ele alışta aynı biçime siyasallık, ideoloji içerecek.Bundan kaçış yok. Evet uzun lafın kısasını bulamıyorum. 1970'li yıllardan itibaren sanayileşen ve yoğunlaşan nüfus yapımızla, kaynak ve sermeye kullanış biçimimizle biçimlenen yani dönemin sosyal ve ekonomik yapısına göre şekillenen ve farklılaşan sağlık ve sağlık ortamı sorunlarımız kendi içinde katlanarak çoğalıyor.Sağlıkta dönüşümle bunun bilgi birikimi ve eğitim sorunlarını nasıl karşılarız. Sorunu en azında bu haliyle karşılamak gerekiyor. Bu konudaki her girişim, soru ve odaklanma elbette önemlidir.Daha da yaygınlaşması gerekiyor. Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı 06.02.2016
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
Hastanın sağlık sisteminde "güveni" ancak bilgi aktarımının sistematik hale getirilmesi ile mümkün. Sağlık ortamında bilgi aktarımının olmaması bir defektir. Ticarileşme olgusuna bu kadar açık olmak bir diğer defektir. Fıtrat( insan) egosentriktir. Açıklık ve çoklu kontrol ihtiyaçtır...Bir doktorun kaleminden tıbbın içler acısı hali Dr.Murat Kınıkoğlu'nun yazısı....http://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-bir-doktorun-kaleminden-tibbin-icler-acisi-hali-11-681-68886.html Sağlık sisteminde ideolojik defektler bir çırpıda aşılamaz.Çocuk değiliz.Fakat sistemi siyasallaştırmak, hegemonya aşılamak yerine açıklık ve çoklu kontrol, hesap verme kültürünü (tartışmaya açmak) ve bir şekilde (sistem olarak) edinmek, çalıştırmak gerekiyor. Sorunları her yönüyle ve açıklıkla ele almak zorundayız. Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı 06.02.2016
0
Cevapla
Mücahit Altuntaş
Sağlık çalışanları güvende mi ? Cevap hayır Peki ne yapılıyor ? Karşılıklı denetleme kültürünü bir güvenik "yaklaşımı" ve tabi ki "sorunu", ve ne yazık ki "ihmal edilen defekt" olarak ele alıyorum Alıyorum da, bir işe yarıyor mu? Kültürel ve siyasal bir kalıba, tutuma , alışkanlıklara tosluyoruz.Ülkemizde iş kazalarından ölümlere rağmen bu soruna gözlerimizi, aklımızı kapatıyoruz.Fıtratında (insanında , kültüründe ) var. Kendi halinde ufak ufak yazıyorum. İsmail Topuzoğlu belirtmişler..Sağlıkta bir iş alanı olduğuna göre ortak paydaları görmeye çalışalım.Sağlık için ! Sormuşlar ve İsmail Topuzoğlu demişlerki... "Bugün ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği alanı oldukça sorunlu bir alan. Sizce bu sorunların temelinde yatan şeyler neler? Alanın daha iyi bir hale gelmesi için neler yapılmalı? Ülkemizde iş sağlığı konusunun çok sorunları bulunduğu görüşüne yürekten katılıyorum, bunların temelinde hiç kuşkusuz toplumun ekonomik ve sosyal yapısı yatmaktadır. Ekonomik açıdan sermaye ve yatırım azlığı dolayısı ile istihdam – işsizlik sorunu, işletme yöneticilerinin modern teknolojiye uygun sağlıklı iş gücü ile sağlanacak uyumlu (ahenkli) işçi – işveren ilişkileri çerçevesinde verimli çalışmayı önemsemedikleri söylenebilir. Çalışanların sağlığını ve huzurunu, verimli çalışmalarını gerçekleştirmede önemli rol oynayacak iş sağlığı ve güvenliği elemanları istihdamını birçok yöneticinin mali külfet olarak algılamaları başlıca neden olarak hatıra gelir. Bunun yanı sıra bir yandan iş sağlığı ve güvenliği alanında uzman teknik elemanların azlığı, öte yandan sorumlu (kilit) durumlarda bulunan personelin yeterince eğitim ve deneyimden yoksun bulunmaları sorunların çözümünü güçleştirmektedir. Ayrıca iş sağlığı ve güvenliği kültürü çerçevesinde işçi, işveren ve toplumsal görüşlere bağlı tutum ve davranışların rolü de sorunların aşılmasında zorluklar yaratmaktadır. Örneğin; ‘Bana bir şey olmaz’, ‘Ben bu işi şu kadar yıldan beri yapmaktayım, bilirim, kimseden nasihate ihtiyacım yok’ gibi karşılıklar sık rastlanan tepki olarak söylenebilir. Kaderci (fatalist) inanç ‘alın yazısı öyleymiş’ kendi başına bir sorun. Böylesi görüş ve anlayışların değişimi sistemli, somut olaylara, istatistiklere dayalı inandırıcı eğitim konusu olarak algılanmalı ve bu yönde de çalışmalar yapılmalıdır. Çalışmaların ne ölçüde başarılı / başarısız olduğunu gösteren güvenilir kayıt sistemi benimsenmeli, sonuçlara göre çalışmalara yön verilmeli. SSK sağlık hizmetlerinin Sağlık Bakanlığı’na devri – entegrasyonda da ortaya çıkan şöyle bir sorun var; hasta işçinin çalışma koşullarını bilmeyen hekimlerle karşılaşma olasılığı yüksektir, bu durumda hekim, meslek hastalığı ya da işle ilgili hastalık konusunda nasıl karar verecektir? Saydığımız birkaç sorundan öte, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki çalışmaları zora sokan daha birçok neden öne sürülebilir. Aslında, tümünün çözümünde önemli rol üstlenecek bir organ olarak yeni yasal düzenlemelerde, tarafların – sosyal taraflar, eğitim kurumları üniversiteler dâhil, meslek kuruluşları, sivil toplum kuruluşları yetkili temsilcilerini bir araya getirecek kuruluş Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi öngörülmüştür. İş sağlığı ve güvenliği sorunlarının rasyonel çözümünde, sözü edilen konseyin bir uzmanlık örgütü niteliğini taşıyacak -değişik ekonomik sektörlerin sorunlarını ayrı ayrı ele alan- sürekli çalışan alt komisyonlar oluşturulması ile gerçek işlerlik kazanması- diğer bir deyişle yeni bir statüye kavuşturulması, bu sorunlar düğümünün çözümünde yararlı olacağını öne sürmek isterim. Ayrıca konseyin bu tür çalışma düzeni ile idari organların sorumluluklarını paylaşmada büyük kolaylıklar sağlayacağı ve konsey önerilerinin sosyal taraflar bakımından da tatminkâr çözümler olarak karşılanacağı beklenmelidir." Kaynak http://www.onlemdergisi.com.tr/is-sagliginda-ulkemizin-en-buyuk-degeri-prof-dr-ismail-topuzoglu/ İş sağlığı ve konseylerini bu açıdan yeni bir sosyal alan olduğunu ve sorunları ifade etmede önemli alanlar olduğunu görelim. Ayrıca sağlık için "özerklik" kavramını da önemseyelim ! İfade ve sağlık sorununda önemli olduğunu görelim. Dr.Mücahit Altuntaş İç hastalıkları uzmanı 07.02.2016
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir