Radikal nefrektomi yaklaşık yarım yüzyıl önce Robson tarafından tanımlandı. Geçen yıllar içinde cerrahinin anatomik tarifinde genel anlamda fazla değişiklik olmasa da; uygulama şekillerinde değişiklikler oldu. Laparoskopik ürolojik cerrahi, Clayman’ın 1991 yılında ilk laparoskopik nefrektomiyi gerçekleştirmesiyle başladı. Klasik olarak daha az hospitalizasyon, daha az kanama, daha az kesi, daha az ağrı gibi avantajları nedeni ile üroloji de dâhil olmak üzere birçok cerrahi branşta laparoskopiye artan bir eğilim bulunuyor. Böbrek tümörleri açısından da başlangıçta sadece belirli merkezlerde ve T1 tümörlü hastalarda sınırlı sayıda olgu ile başlayan laparoskopik yaklaşım, gerek teknolojik ekipmanların gelişmesi gerekse cerrahi tecrübenin artması ile daha çok merkez ve cerrah tarafından daha geniş endikasyonlarla uygulanır oldu. Bununla birlikte artık sadece belirli bir tümör çapının (7 cm, <T2) altındakilere değil, çıkarılabilecek tüm evrelerdeki tüm kitlelere uygulanabileceğine ilişkin görüşler ağırlık kazanıyor.
Bu bilgiler ışığında, Niğde Devlet Hastanesi Üroloji doktorları Niğde ili için bir ilki geçekleştirdiler. Op. Dr. Emrah YAKUT ve Op. Dr. Kenan ÖZTORUN tarafından, 67 yaşında obez, diyabetik ve hipertansif bir hastada mevcut sol böbrek üst pol yerleşimli 10 cm boyutunda, T2 evreli böbrek tümörü laparoskopik olarak çıkarıldı. 2 adet 10 mm’lik ve 1 adet 5 mm’lik total 3 port girişi ile operasyon tamamlandı ve Gibson insizyondan böbrek alındı.
Op. Dr. Emrah YAKUT operasyon sonrası ''Bu operasyon Niğde ili için bir ilk niteliği taşımaktadır. Oldukça büyük bir kitleyi laparoskopik olarak çıkardık. Büyük bir tümör cerrahisini kapalı olarak bitirmeyi başardık. Operasyon süremiz 95 dk ve kan kaybımız 40ml oldu. Preop veya postop herhangi bir komplikasyon ile karşılaşmadık. Niğde ilinde daha önceleri tümör vakaları yakın büyük şehirlere sevk edilmekteymiş. Bundan sonrası için karşılaştığımız vakaları mümkün olduğu kadar minimal invaziv yöntemlerle Niğde ilimizde yapmaya devam edeceğiz. Buradaki tek problem cerrahi ekipman yetersizliğidir. Eğer cerrahi ekipman eksiklerimiz de giderilirse tümör cerrahilerinde olduğu gibi taş ve diğer cerrahilerde de minimal invaziv yöntemlerle hastalarımızı tedavi etmeye devam edeceğiz'' şeklinde konuştu.