YÖK'te ve üniversitelerde neler oluyor?

YÖK de, üniversiteler de bir garip oldu. İçlerine öylesine kapandılar ki anlayabilene aşk olsun.

YÖK Yürütme Kurulu adeta feshedilerek, her şey otomatiğe bağlandı.

Koskoca YÖK'te bir başkan, iki de yardımcısının dışında kimse yok.

Bir önceki yönetimde Gürüz, genel kurulun neredeyse tüm yetkilerini yürütme kuruluna devretmişti. Günlük kararlar yürütme kurulunda alınıyor, aciliyeti olmayan işler ise genel kurula havale ediliyordu. Teziç ise yasal bir organ olan yürütme kurulunu işlemez hale getirdi. Üyeleri atanmadı. Yetkileri de devredildi.


Başkanlık makamı, bu kişiye özel yönetim tarzından memnun olsa da üniversiteler bir hayli şikâyetçi. YÖK'te muhatap bulamıyoruz, diyorlar.

Cemşit Üniversitesi
Cem'i Demiroğlu, İstanbul Üniversitesi'nin en tartışmalı rektörlerinden biriydi. Hocalar sürekli eleştirirler, ama seçim zamanı geldi mi, gidip onu seçerlerdi. Çünkü işlerine fazla karışmazdı. Onun için önemli olan, koltuğuydu. Doğramacı'nın yakın dostuydu.

Rektörken Kardiyoloji Vakfı'nı kurdu. İyice de güçlendirdi. Vakıf sonra hastaneler zincirine sahip oldu. Florence Nightingale, Avrupa ve Metropolitan. Gelinen son nokta ise, önceki hafta kurulan Türkiye Bilim Üniversitesi (TBÜ).
Cem'i Bey henüz vefat etmeden vakfın kontrolü, oğlu Cemşit'in eline geçti. Şimdi büyük patron o.

Üniversitenin mütevelli heyetinde tanıdık isimler var. Önce babanın yanındaydılar. Şimdi ise oğlunun. Mücahit Akmanoğlu, Fuat Çelebioğlu, Azmi Hamzaoğlu, İbrahim Bodur, Nuran Yazıcıoğlu.
Kurucu rektörü ise Prof. Dr. Canan Karatay Efendigil oldu. TBÜ'nün ana kadrosunu, daha önce Kadir Has Üniversitesi'ne emaneten tahsis edilen isimler oluşturdu.

Kadir Has Tıp kapandı. Onun yerine TBÜ kuruldu. Tıp ağırlıklı eğitim verecek üniversitede, fen-edebiyat fakültesinin yanı sıra, hemşirelik ve sağlık meslek yüksekokulu da bulunacak.
Rahmetli Cem'i Bey, Doğramacı ekolü'nün en iyi kopyalarından biriydi. O da Doğramacı gibi oğluna miras olarak üniversite bıraktı! Peki ya diğerleri?..

Marmara'da seçim var
Marmara Üniversitesi'nde rektörlük yarışı, yeniden hızlandı. Tunç Erem'in görev süresinin haziranda bitiyor olması, kulisleri canlandırdı. Şimdiden 6-7 aday var. Bu seçime, hükümet tarafı da sıkı bir şekilde hazırlanıyor. Başbakan Erdoğan'ın da mezun olduğu üniversitenin YÖK tarafından görevden alınan eski rektörü Ömer Faruk Batırel, şimdi YÖK üyesi. YÖK'te hükümeti temsilen başka Marmaralılar da var. Ve şimdi rövanşı almak istiyorlar.


Marmara'da sular Orhan Oğuz'dan sonra hiç durulmadı. O da Doğramacı kuşağının en güçlü isimlerinden biriydi. Ama siyaset ve üniversite kurma konusundaki becerikliliği Doğramacı ve Demiroğlu kadar verimli olmadı. Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Anadolu ve Marmara üniversitelerini kurdu. Ancak profesör kızına bir üniversite bile bırakamadı!

Tunç Hoca da anlaşılan o ki emekliliğinde de kirada oturmaya devam edecek. Bu arada Marmara'daki önemli bir başka gelişme ise Güzel Sanatlar'ın demirbaş dekanı Hüsamettin Koçan'ın emekliye ayrılması. Hoca, Nişantaşı'nda kurulacak olan Uluslararası Moda Enstitüsü'nün başına geliyormuş. Ballı bir iş diyorlar. Hüsam Hoca işini bilir!..

Mimar Sinan Rektörü
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü İsmet Vildan Alptekin'in görev süresinin dolmasına daha iki yıl vardı. Böylesi bir makam herkes için hayalken, o, emekliliğini istedi. Bir önceki Üniversitelerarası Kurul Başkanı'ydı. Teziç'le yıldızı hiç barışmadı.


Ondan önceki Başkan Alkış ve Teziç'e muhalif rektörler gibi o da dışlandı. Diğerleri suskunluğa bürünürken, o son noktayı koydu. Hoca Kadir Has'a Güzel Sanatlar Dekanı olmuş. Yani deveden inip ada eşeğine binmek gibi bir şey. Ama elbette bir bildiği vardır.
Özetin özeti: Sessizliğe bürünen üniversiteler içten içe kaynıyor. Ama dumanı iz bırakıyor!..


Abbas Güçlü - Milliyet