Medimagazin logo

Yüzüncü Yıl'dan istifa edenler konuştu

Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Tıp Fakültesi’nde görevli 2’si profesör, 5’i doçent ve 1’i yardımcı doçent olmak üzere 8 öğretim üyesi görevlerinden ayrıldı. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mansur Kamacı, öğretim üyelerinin büyük şehirlere gitmek amacıyla kendi istekleriyle ayrıldığını açıkladı
Yüzüncü Yıl'dan istifa edenler konuştu
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Tıp Fakültesi’nde görevli 2’si profesör, 5’i doçent ve 1’i yardımcı doçent olmak üzere 8 öğretim üyesi görevlerinden ayrıldı. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mansur Kamacı, öğretim üyelerinin büyük şehirlere gitmek amacıyla kendi istekleriyle ayrıldığını açıkladı


Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, 8 öğretim üyesinin görevden ayrılmasıyla sarsıldı. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dursun Odabaş, Ortopedi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fuat Akpınar, Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Metin, Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Anlar, İç Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlyas Tuncer, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. İrfan Yalçınkaya ve Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yüksel Yılmaz fakültedeki görevlerinden istifa etti. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın hakkında yürütülen soruşturmada bilirkişi olarak görevlendirilen ve rektörün görevden aldığı İdari Mali İşler Daire Başkanı Sedef Er’in eşi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Metin Er ise Sağlık Bakanlığı İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne uzman olarak atandı.

Öğretim üyeleri, istifalarına gerekçe olarak “çalışma ortamlarındaki huzursuzluğu” gösterirken, Tıp Fakültesi Dekanlığı, bu öğretim üyelerinin şef veya şef yardımcısı olarak büyük şehirlere gitmek amacıyla istifa ettiklerini savundu.

Şeflik imkanı, istifa kararında etkili oldu
Doç. Dr. Ahmet Metin, istifasındaki en büyük gerekçenin, üniversitede kendini geliştirme imkanı kalmaması olduğunu söyledi. Bunun yanında ailevi ve sağlık problemleri de yaşadığını belirten Doç. Dr. Metin, “Örneğin kızımın diş problemi var. 15 dakikalık bir işlem için ben Erzurum’a gidip geliyorum. Tüm sebepleri bir araya koyunca artık mutlu olmadığıma kanaat getirdim” dedi. Bir öğretim üyesinin mutluluğunun akademik bir ortamda araştırma yapabilmek ve insan yetiştirmek olduğunu vurgulayan Metin, şunları kaydetti:

“Üniversitede son yıllarda yaşananlar Türkiye gündeminde de yer aldı. Bizim üniversitemizde bilimden ziyade ideoloji hakim oldu. Bu toplu bir istifa değil, herkesin kendi başına almış olduğu bir karar. İstifa eden arkadaşlarım ve ben daha iyi şartlarda ülkeye hizmet etmek istedik. Biz akademisyen kimliğimizi bırakmıyoruz, yine ülkemize hizmet vermeyi ümit ediyoruz. Şu anda o yönde girişimlerimiz var. Sağlık Bakanlığı’nın doçent ve profesörleri şef ve şef yardımcısı olarak ataması da bu kararımızda etkili oldu. Ben kendimi hem frenine hem gazına basılmış bir araç gibi hissediyordum. Yani hem motora hem balatalara zarar veriyorduk. Yıllardır akademinin içerisinde bulundum, başarılı işlere de imza attım. Bunları bir kenara atıp sadece ekonomik kaygılarla hayatını devam ettiren bir hekim olmak istemiyorum. Olumsuzlar bir araya gelince daha iyi hizmet edebileceğimiz bir yer arayışına girdik. Devlet hastanesinde şef ya da şef yardımcısı olmak isterim ve Ankara’da çalışmayı isterim.”

“Huzursuz ortam”
Ortopedi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fuat Akpınar, huzursuz bir ortamda akademik çalışma yapmanın imkanı kalmadığı için istifa ettiğini söyledi.

“Verimli çalışamıyorduk”
11 yıldır Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapan Doç. Dr. İrfan Yalçınkaya, üniversitede verimli çalışma koşullarının bulunmadığını, orada kalmanın bir esprisi kalmadığını bildirdi. İşini bir çırpıda bırakmanın kolay olmadığını belirten Yalçınkaya, “Sağlık Bakanlığı, doçent ve profesörleri şef-şef yardımcısı olarak atayacağını açıkladı. Bu, kamunun açtığı bir hizmet. İstifa kararımızda, Sağlık Bakanlığı’nın şeflik için sunduğu imkan da etkili oldu. Bir sonraki adımı düşünmeden adım atmak kolay değil. Ben Van’dan ayrıldım, İstanbul’a gideceğim” diye konuştu.

“İstifamın şef olarak atanmamla ilgisi yok”
Doç. Dr. Yüksel Yılmaz ise Sağlık Bakanlığı İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne şef olarak atandığını ifade etti. Yılmaz, “Sağlık Bakanlığı atamamı yaptı, İzmir’de çalışacağım. Memur olarak Van’da çalıştık, yine memur olarak gidiyoruz. Gönül rahatlığıyla memleketime dönüyorum. İstifa gerekçemin şef atanmamla ilgisi yok. Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden muvaffakat istedik, verip vermeyecekleri belli olmadığı için istifa ettik. Üniversite yönetimi niyet belirtmedi. Yoksa biz muvaffakatımızı alıp tayinle gidecektik” dedi.

Dekan Kamacı: Şef olmak için ayrıldılar
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mansur Kamacı, öğretim üyelerinin üniversitenin bir zorlaması olmaksızın, Sağlık Bakanlığı’nın eğitim hastanelerine klinik şefi ve yardımcısı olarak atanmak amacıyla kendi tercihleriyle ayrıldıklarını açıkladı. Kamacı, yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:

“Bu kişilerin atanmaları, profesör ve doçentlerin Sağlık Bakanlığı’na bağlı eğitim ve araştırma hastanelerine klinik şefi ve şef yardımcılığı kadrolarına 20 Ekim 2005’te kabul edilen ve 1 Kasım 2005’te Resmi Gazete’de yayımlanan 5413 sayılı ‘Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmündü Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve Sağlık Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 6. maddesine dayanılarak yapılmıştı. Yasanın bu maddesi Cumhurbaşkanlığı tarafından Anayasa’nın 89. ve 104. maddeleri uyarınca bir kez daha görüşülmek üzere 19 Temmuz 2005 tarihinde TBMM’ye geri gönderilmişti. Ancak bu madde 20 Ekim 2005 tarihinde Meclis’ten aynı şekilde geçerek kanunlaşmıştır. Yukarıda adı geçen öğretim üyeleri üniversitenin bir zorlaması olmaksızın Sağlık Bakanlığı’nın eğitim hastanelerine klinik şefi ve yardımcılarını sınavsız atama olanağı veren 5413 sayılı yasanın 6. maddesinden yararlanarak Ankara, İzmir ve İstanbul gibi büyük kentlere gitmek amacıyla, kendi tercihleriyle kurumumuzdan ayrılmışlardır.

Buna benzer ayrılmalar geçtiğimiz 10 gün içerisinde Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde de 2 profesör ve 6 doçent şeklinde gerçekleşmişti.

Bu istifa ve ayrılmalar üniversitemizin tıp fakültesindeki eğitim ve öğretimi ve araştırma ve uygulama hastanesindeki hizmetleri hiçbir şekilde aksatmayacaktır. Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi Kalp Damar Cerrahi Anabilim Dalı’ndan uzmanlık alanıyla uyumlu bir öğretim üyesi görevlendirilmiştir. Buna göre gerekli düzenlemeler yapılmaktadır.” Ankara
yüzüncü
yıl'dan
istifa
edenler
konuştu
Yorum (1)
Polat Gürsel AKTAŞ
Tıp (Biyoloji, pataloji, kardiyoloji, kraniotomi vb.) Kimya ve Bilgisayar teknolojisi bir araya getirilerek oluşturulacak olan yeni bir iş sektöründe bir araya gelecek olan profesyonelleşmiş ortak kadro oluşturulsa; Bu kadro maddiyata bakmayan, birbirini üzmeyecek ve güven duygusuyla karşısındaki ekibe tam bağlı kişilerden oluşsa; Ortaya çıkacak materyal teknolojilerinden bazı isimlere örnek vereyim. Transcendence: beyindeki bilgileri yapay olarak oluşturulmuş beyine kopyala yapıştır yöntemiyle kopyalamak mümkün olabilir. Hızır as. (Horsemen Project): Kimyasal tepkimelerle oluşturulacak bir portal ile zamanda şimdilik zihinsel olarak belki ileride fiziksel yolculuk yapılabilir. Planet of the Apes: Alzheimer hastalığına tedavi yöntemiyle maymunlarda yapılan testler belkide hayvanları gerçekten zekileştirebilir. Bir maymuna veya hayvana tıbbi olarak insan genleri enjekte edilse, bilgisayar teknolojisini kullanmayı öğrenebilirmi? Peki ya düşüncelerini yazmayı? Belki çok film izlemek zihne iyi gelmiyordur. Fakat şu bir gerçekki, bu senaryolar insanların hayal gücünü inanılmaz geliştiriyor ve teknolojik açıdan imkansız gözükmeyen icatların yapılması gerektiğini düşündürüyor. Uzun yaşamak herkesin hayalimi? Şahsen benim değil, çevremde bazı insanların konuşmalarına şahit oluyorum. 50 yaşındaki insan için 65 yaşında ölen bir insanın fazla yaşlı olmadığı düşünülüyor. Ben 37 yaşındayım ve anne kundağında savaş sırasında öldürülen 1 aylık masum bebek için bile çok fazla yaşadığımı düşünüp Allahıma şükrediyorum. Ne yapılırsa yapılsın, insanlar klonlansın, ölümsüzlük keşfedilsin, uzayın derinliklerinde zaman yolculukları yapılsın. İsterse insanoğlu karıncanın deliğinde karıncalarla sohbet ederken bulsun kendini, sonunda kıyamet kopacak ve hesap günü gelecek. İyiki Allahın cenneti var Müslümanlar, masumlar, fakirler ve Müslüman iyi zenginler için ve yine iyiki Allahın cehennemi var kafirler, gaddarlar ve zengin züppeler için.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir