Medimagazin logo

Hemşire yokluğundan yoğun bakım açılamıyor

TÜRKİYE’NİN birçok kentinde yoğun bakım ünitesi olmadığı için hayati tehlikesi bulunan hastalar, binbir güçlükle başka şehirlere nakledilirken, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tam tersi bir durum yaşanıyor. Hastanenin 2 milyon dolar harcanan 24 yataklı uluslararası standartlardaki Mikail Yüksel Yoğun Bakım Ünitesi, ‘hemşire olmadığı’ gerekçesiyle bir yıldır tam olarak hizmete açılamıyor.
Hemşire yokluğundan yoğun bakım açılamıyor
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
TÜRKİYE’NİN birçok kentinde yoğun bakım ünitesi olmadığı için hayati tehlikesi bulunan hastalar, binbir güçlükle başka şehirlere nakledilirken, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tam tersi bir durum yaşanıyor. Hastanenin 2 milyon dolar harcanan 24 yataklı uluslararası standartlardaki Mikail Yüksel Yoğun Bakım Ünitesi, ‘hemşire olmadığı’ gerekçesiyle bir yıldır tam olarak hizmete açılamıyor.

Mevcut hemşirelerle sadece 8 yatağı hizmet veren yoğun bakım ünitesinin cihazları ise depoda çürümeye terk edildi.

Mezunlar işsiz

Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şaban Sarıkaya, sahip oldukları yoğun bakım ünitesine birçok üniversitenin sahip olmadığını belirterek şunları söyledi:

“Yoğun bakım hastaları özel ilgi gerektiren, 24 saat başlarında en az iki hemşire olması gereken hastalar. Biz şu anda 13 hemşire ile hizmet veriyoruz. Teknik donanım var, uzman personel var ama hemşire olmadığından bölge için çok önemli ihtiyacı karşılayacak olan 16 yoğun bakım yatağı çalıştırılamıyor. Mezun ettiğimiz yüzlerce genç hemşire ise evlerinde iş bekliyor. Bu son derece acı.”

Sarıkaya, OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’nin Artvin, Sivas ve Kastamonu üçgenindeki bölgeye hizmet verdiğini, hemşire açığı nedeniyle bölgedeki hastaların mağdur duruma düştüklerini vurgulayarak, ilgililerin bu konuda kendilerine yardımcı olmalarını istedi.

2 milyon dolar harcandı

Başhekim Prof. Dr. Tayyar Cantürk, kullanılamayan yoğun bakım ünitesiyle ilgili olarak şunları söyledi:

“2005 yılı Ocak ayında 2 milyon dolar harcayarak yaptığımız 3 üniteli Mikail Yüksel Yoğun Bakım Ünitesi’nde 24 yatak kapasitesi bulunmaktadır. 900 yataklı hastanemizin diğer bölümlerindeki hemşirelerin yetersiz olmasından dolayı, bu bölüme aktarma yapamıyoruz. Maliye Bakanlığı’na yaklaşık 1 yıldır hemşire talebinde bulunuyoruz. Ancak bu talebimiz olumlu karşılanmıyor. 1 yıldan bu yana yoğun bakım ünitemizin 16 yatağın bulunduğu 2 bölüm hemşiresizlikten dolayı hizmete açamıyoruz. Son teknoloji ile donatılan bölümlerin cihazları depolara kaldırdık.”

Cantürk, sadece 8 yataklı bir bölümde yoğun bakım hizmeti verebildiklerini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Diğer 16 yatağında açılabilmesi için 40 hemşireye ihtiyacımız var. Maliye Bakanlığı’na döner sermayeden çalıştırma izin talebimiz olumlu görülmedi. Çalıştırma izin isteğimize olumlu cevap gelseydi, hemşireleri döner sermayeden çalıştırmak kaydıyla alacaktık. Ancak bu isteğimiz de diğer yazışmalarımız gibi olumlu gelmedi. Şimdi bu kadar masraf yapılan son teknoloji ile donatılmış ve insanların hayatlarını kurtaracak olan hayati bir ünite hemşiresizlikten açılamıyor. Burada insanların hayatlarını kaybetmesi durumunda bunun sorumlusu kim olacak?”


Tercüman
hemşire
yokluğundan
yoğun
bakım
açılamıyor
Yorum (5)
Frankie Bellevan
ağzınıza yüreğinize sağlık hocam. iyi ki varsınız. "onlar sağır,dilsiz ve kördürler" anlamazlar hocam. ama biz onları çok iyi anlıyoruz. allah bunları ıslah etsin. ıslah olacak halleri yoksa da bildiği gibi etsin.
0
Cevapla
Dr.Cevdett
Başar hoca, maalesef 'emanet ve ehliyet' kavramlarını anlayamamış, politik söylemlerle kaliteye değil kantiteye değer veren yöneticiler eliyle mesleğimizin içi boşaltıldı. Her ile birden fazla üniversite, her ile tıp fakültesi kurma fantezisi lise ayarında üniversiteler, sağlık memuru kalitesinde doktorlar üretmeye başladı.Prof, yada doç, titri almak için kağıt üzerinde tıp fakültesi olan yerlere üç gün orada, iki gün burada çalışma yöntemiyle öğretim elemanları alınıyor. Teze atıf yapılarak akademik kadrolar ihdas ediliyor. Ey adalet neredesin?
0
Cevapla
kıdemli acemi
1- Selçuklu ve Osmanlının bilimde büyük başarıları olduğu ve böylece hükmettiği yargısı pek doğru değil, başarı bilimsel değil askeri ve sosyal güç sayesinde olmuştur.İslamın altın çağı Endülüsle beraber sona ermiş kabul edilir.. 2- Bilimsel başarısızlık, öğretim üyelerinin maaşından ziyade fakülteye alınırken verilen "özel ilanlar" ile ilgilidir. Alınan adam torpilli ama bilimsel değilse ne bekliyorsunuz ki..... Mesela sizin Anabilim Dalı başkanı olduğunuz Acil Tıp AD nin adrese teslim ilanları gibi...nolur bu konulara girmeyin....
0
Cevapla
www.aciamagercek.com
TOKGÖZLÜ TOPLUM MODELİNE GEÇMELİYİZ Paranın sınırı yok, insanın gözünü doyurmak mümkün değil. Bir asır önce kuru ekmek ve hoşafa talim eden Çanakkale şehitlerinin 4 çeker cipleri, lüks evleri yoktu ama uğruna can verecek değerleri vardı. Kendileri için yaşamak yerine bizim için can verdiler. Üniversitelerin bir görevi de bu engin ve tok gözlü kültürümüzü ve toplum modelini günümüze taşımak ve gelişimini sağlamak olmalı. Ama neredeeee… Herkes üretmeden tüketmek istiyor. Son 10 yılda sadece cep telefonları ve geyik muhabbete 250 milyar dolar harcarken, bilim ve aydın dünyamızın yaptığı, başkasının keşfettiği akıllı telefonlarla caka satmak, fiyaka yapmak. Ancak bu akıllı telefonlar akıl olarak hayatımıza yansımıyor. Bu açgözlü toplum modelinde, herkes kendinden kötü durumda olanları düşünmeden sürekli istiyor. Dünyayı ve ülkemizi sömürenleri görmeden ve bu sömürüye çözüm üretmeden kendine düşen pastanın büyümeyeceğini düşünemiyor. Asgari ücretin 850 tl olduğu ülkemizde, toplumun yarısı mütevazi bütceyle yaşamaya çalışırken, herkes sürekli istiyor. Sağlıktan örnek verelim : Sağlık Bakanlığı ile Başkent Üniversitesi’nin yaptığı araştırma 2005’te yayınlandı. Ölüm ve hastalıkların yüzde 86’sı önlenebilir nedenlerden ama aydın ve bilim dünyamız bunu bilmiyor. 'Önlenebilir' demek, önlenmediği için pisipisine ölüyor ve hastalanıyor demek. Bu yüzden son 9 yıllık dönemde sağlık harcamaları % 800 artmış ama daha sağlıklı değiliz. Sağlığa ayrılan para; ilaç, teknoloji ve personele harcanıyor. İlaç ve teknolojide nal toplayan bilim dünyamız yüzünden, paranın çoğu ilaç ve teknoloji yoluyla dışarıya kaçıyor. Geriye kalan az miktar paranın paylaşımı ise kavgaya yol açıyor. Halbuki sorun, bilim dünyamızın ilaç ve teknoloji üretimindeki kısırlığından kaynaklanıyor. Küresel ilaç ve teknoloji sektörünün taşaronluğunu yapmak, üretmekten daha kolay. Marifet ise zor olan başarmak. Penisilini bile üretmek veya ithal etmekten aciz durumdayız. Sağlığa harcanan paranın aslan payı ilaç ve ithal teknolojiye gittiği için, 2 TL’ye hasta muayene ediyoruz onu da bilmiyor. Tuvalet ücretinden az bir ücrete muayenenin nedeni, ilaç ve teknoloji ithalatına harcanan paradan geriye bu kadar kalacağını, okuyamadığı içindir. Yarın, sıkışan hastalar daha ucuz diye gelirse şaşırmayın. 2013 yılında muayene olan hasta sayısının 700 milyona ulaştığını hatırlatalım. Zengin olmanın yolu hastalıkları önlemekten geçiyor ama aydın ve bilim dünyamız bilmiyor. Refah ve sağlığın yolu bilim teknolojide keşif, patent ve üretimden geçiyor onu da beceremiyor. İlaçtan yüksek teknolojiye ithal etmek kolayına geliyor. Sağlığa harcadığımız para ise Sosyal Güvenlik Kurumu 2011 verilerine göre, son 9 yılda 8 kat artarken hastalıklar azalmamış hızla artmış, nedendir düşünemiyor. Ne dev hastaneler, ne sağlığa harcanan milyarlar ve ne de giydiğimiz kırmızılar (kırmızı giy, kalbini koru) sağlığı korumuyor ama görmüyor. Aydın ve bilim dünyamız bu acı gerçekleri bilmez, görmez, duymaz, okumaz, anlamaz, konuşmaz. ‘Neden ilaç ve aşı üretemiyor ve başkalarına milyarlarca dolar ödüyoruz’ diye düşünmez. Niye ‘Önleyici Tıp, Önleyici Kardiyoloji, Önleyici Kanser bilim dalları yok, neden Önleyici Halk Sağlığı Fakülteleri yok’ diye kafa yormaz, mücadele etmez. Kuyruğu peşinde dolanan kedi gibi, kıt kaynaklarımızı, sağlık ve hayatımızı harcıyoruz, görmez. Hastalıkları önlemek sosyetemizi bozuyor. Halbuki Huang Dee, 4600 yıl önce, Çin’in ilk tıp kitabında ne diyor : Süper doktorlar hastalıkları önler, vasat doktorlar erken teşhis ve tedavi eder, diğerleri ise hastalıklardan yarar sağlar. 1923 yılı hekim sayısı : 554, 1960 yılı hekim sayısı : 9826 , 2013 yılı hekim sayısı : 130.000, 2023 yılı hedefi : 300.000, 100.000 doktor ithal edilecek. Bilim ve teknoloji üretemeyen bilim dünyamız, hastalıkları önleyecek çözümler de üretemiyor. Bu konuda çok ucuz ve kolay olan çözümleri üretebilse, hem sağlıklı toplum olacağız, hem de hastalık harcamaları azalacağı için tasarruf edilen milyarlarca doları kazanmış olacağız. Hastalıklar içinde kıvranan toplumdan ve görevini yapmadığı için tükenen kaynaklardan, sürekli pay isteyen işte bu yapı sorumludur. Bu yapı, bilim ve teknoloji üreterek, hastalıkları önleme konusunda çözüm üreterek para kazanmanın yolunu da bilmiyor, sadece almak ve tüketmek istiyor. Ne yüzle? Ne bilim üretiyor, ne teknoloji ve ne de hastalıkları önleyecek çözüm. Sadece laf üretiyor. Hastalıklar ve sağlık harcamaları niye artıyor? Hastalıkları önleyecek, bilim ve teknoloji üretecek şekilde, bu yapının ve sistemin değişmesi gerekiyor. Tabii önce, aç gözlü toplum modelinden, gönül insanı yetiştiren tok gözlü toplum modeline geçmeliyiz. Çünkü bunları yapacak olan, kendini değil ülkesini, dünyayı ve insanlık alemin düşünen fedakar gönül insanları. Onlara selam olsun. www.aciamagercek.com
0
Cevapla
selim ileri
dünyanın en büyük havalanı yapmamızı almanya çekemiyor???neden çekemezsin.sana uçak satacak.adam yaptığı airbus lar ile öğünmüyor sen havalanı ile övünüyorsun.sağlıkta şunu yaptık bunu yaptık ne yaptın ki aspirin bile imal edilmiyor.yüksek teknoloji gerektiren hiç bir cihaz üretilmiyor.sadece kocaman bir pazarsın.12 yılda ne değişti sadece pazar olarak büyüdün.kısır kafa vizyonu olan kafa eğitime yatırım yapar.her yıl sistem değiştiren öğrenciyi maymuna çeviren bir kafa bu ülkeye bir şey veremez.TUBİTAK gibi bir kurumun başına ankara hayvanat müdürünü ataman her şeyi anlatıyor...
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir