Medimagazin logo

TÜBİTAK’ı, Prof. unvanıyla dolandırdılar

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu’nun (TÜBİTAK) 5 yıldır hayali projeler ile dolandırıldığı ortaya çıktı. Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı’nda uzman yardımcısı olarak görev yapan Hakan Tunar’ın, profesör olarak gösterdiği annesi ve oğlunun onlarca hayali projesini kuruma sattığı iddia edildi
TÜBİTAK’ı, Prof. unvanıyla dolandırdılar
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu’nun (TÜBİTAK) 5 yıldır hayali projeler ile dolandırıldığı ortaya çıktı. Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı’nda uzman yardımcısı olarak görev yapan Hakan Tunar’ın, profesör olarak gösterdiği annesi ve oğlunun onlarca hayali projesini kuruma sattığı iddia edildi. Olmayan projeler için TÜBİTAK’ın ödediği para ise ilk belirlemelere göre 378 bin 855 YTL.


Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma sonucu gözaltına alınan Hakan Tunar, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Konuyu tespit ettikleri gün Hakan Tunar’ı görevden aldıklarını açıklayan TÜBİTAK Başkanı Nükhet Yetiş, uzman yardımcısının yolsuzluğu tek başına yaptığını itiraf ettiğini vurguladı.


Kurum zararının tazminine yönelik hazırlıklara başlandığına da dikkat çeken Yetiş, ilgilinin banka hesaplarına tedbir konulduğunun altını çizdi. Söz konusu dolandırıcılık, başkanlık makamının 29 Aralık 2005 tarihli oluru ile başlatılan soruşturma sonucunda ortaya çıktı.

İç denetçiler Osman Duru ve Bülent Özoğlu’nun yaptığı incelemelerde proje sözleşmelerini de hazırlayan Uzman Yardımcısı Hakan Tunar’ın 2000 yılından bu yana kurumun parasını zimmetine geçirdiği tespit edildi. Hakan Tunar, annesini Prof. Dr. Emine Tuna, oğlunu Prof. Dr. Serhat Tuna olarak göstermiş. Kurum içi işlemlerde dikkat çekmemesi için soyisimlerdeki bir harfi atmış.

İç denetçiler incelemelerinde, sahte hizmet sözleşmeleri düzenlenerek, 2005 yılı içinde Türkiye İş Bankası Küçükesat Şubesi’nde Emine Tunar ve Serhat Tunar’a ait hesaplarda 104 bin 500 YTL ve yine aynı kişiler adına 2000-2004 yılları arasında 274 bin 355 YTL olmak üzere toplam 378 bin 855 YTL’nin haksız olarak aktarıldığını ortaya çıkardı. Hazırlanan raporda, açılan hesaba her defasında 2 bin 750 YTL olmak üzere 27 defa toplam 104 bin 500 YTL ödeme yapıldığı kaydedildi. Denetçilerin raporlarında sahte hizmet sözleşmeleri çıkarılan şirketlerden bazıları şöyle sıralanıyor:

Biznet Bilişim Sistemleri ve Danışmanlık San. Tic. AŞ, Bio-lisa Bio Teklonoji ve Elisa Sistemleri San. Tic Ltd. Şti., Eczacıbaşı Özgün Kimyasal Ürünler San. Tic. AŞ, Probil Bilgi İşlem ve Danışmanlık Sanayi ve Tic. AŞ. İncelemede söz konusu firmaların halen faal oldukları ve gerçekten belirttikleri projeleri TÜBİTAK’a gönderdikleri de anlaşıldı. Ancak Hakan Tunar bu projeler için annesi Emine Tunar ile oğlu Serhat Tunar adına ikinci bir sözleşme hazırlamış. Bu hizmet sözleşmeleri de gerçekten hizmet alınmış gibi TİDEB Başkan Yardımcısı Hilmi Yavus ile TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda TİDEB Başkanı Ömer Cebeci ve Genel Sekreter Ali Şimşek’e imzalatılmış. Hazırlanan sahte sözleşmelerde Hakan Tunar kendi soyismi ile benzerlik taşımaması amacıyla annesinin adını Emine Tuna oğlunun adını ise Serhat Tuna yazdı. Banka hesapları Tunar soyismine göre açıldığından Hakan Tunar’ın bu harf eksikliğini de şöyle aştığı anlaşıldı; Hakan Tunar aynı zamanda TÜBİTAK’ın muhasebe bölümünde çalıştığından banka hesaplarına talimatları Tunar soyismine yazdı. Banka da bu talimatlar doğrultusunda parayı Tunar soyismine göre aktardı. Hakan Tunar’ın, Tuna soy isminin arkasına el yazısı ile ‘r’ harfi ekleyerek de bankadan parayı çektiği belirlendi.

‘Yolsuzluğunu tespit ettik, görevden aldık’

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu (TÜBİTAK) Başkanı Nükhet Yetiş, kurumu dolandıran uzman yardımcısı Hakan Tunar’ın aynı gün görevden alındığını açıkladı. Ardından işlemlerin başlatıldığını ifade eden Yetiş, “Konu iç denetim birimince incelenerek, Hakan Tunar tarafından gerçekleştirilen usulsüz iş ve işlemlerle ilgili tespitleri içeren ön rapor düzenlenerek Cumhuriyet Savcılığı’na intikal ettirildi.” dedi. Başkan Yetiş, Tunar’ın yolsuzluğu tek başına yaptığını itiraf ettiğini ifade etti. Olayın fark edilmesinin ardından bütün mal varlığına el konulan Tunar, gözaltına alındı.

Zaman
tübi̇tak&#8217
ı
prof.
unvanıyla
dolandırdılar
Yorum (16)
ŞENOL ERGÜNEY
Yıllarca idarecilik yapmış bir hekim olarak sayın Cem Oktay'ın endişelerine katılıyorum. Öncelikle hastaneye gelen herkesten acil veya normal poliklinik ayrımı yapılmaksızın aynı katılım payı alınması sözkonusu endişe ve problemleri minimize edecektir. Aile hekimliği aşamasındaki görüşlerinize tamamen katılıyorum. Yalnız bu yaklaşım hastanelere gelen hasta sayısını önemli ölçüde azaltacağından gerek SUT puanlarında gerekse hekimlerin ek ödemeye esas performans puanlarında bu eksikliği giderecek şekilde katsayılar arttırılmalıdır. Aksi takdirde bu sefer de 2. ve 3. basamakta huzursuzluklar başgösterecektir. Bu şekilde toplamda SGK'nın giderlerinin oldukça azalacağını düşünüyorum. Bir de bu tür uygulamaların planlanmasında sahadaki tecrübeli başhekimlerden neden yeterince faydalanılmadığını merak ediyorum. Selamlar.
0
Cevapla
Tip doktoru
Katılmıyorum, katlı payları arttırılmalı, milletin Bayram ziyareti gibi doktor ziyareti yapmasının bedeli olmalı, ama doktor aciliyete karar vermemeli, acilden çıkan hicbir reçete odenmemeli, acilde hastaya müdahale edilir, reçeteyi poliklinik yazar.
0
Cevapla
ahmet faruk soran
Acil servise,acil olmayan hastaların müracaatının önlenmesi için acil serviste hastalara recete yazılmamalıdır ve rapor verilmemelidir.o zaman ancak acil olmayan hastaların müracaatı önlenebilir.Peformans amacıyla bazı bölgelerde acil hekimleri normal hastaların müracaatına çanak tutmaktadırlar.Hastane personeli bile reçetelerini acil serviste yazdırıyorlar,fark ödememek için ki bunlar bu şekilde önlenebilir.
0
Cevapla
M K
1988-90 arası acil servis hekim iolarak SSK da çalıştım.Reçete yazımı diye birşey yoktu. SSK bünyesinden tane usulu ilaç verilirdi. Sabaha kadar idare edecek tek hap veya hafta sonunu geçirecek kadar ilaçlar verirdik. Acil olmayan gelmezdi. Veya ateş yükselmesi gibi nedenlerle gelen olurdu. Onlara da soğuk uygulaması ve bir parasetamol tableti verirdik. Reçete yazılması bence acile gelmeyi cazip hale getiriyor. Bunun için belki geriye dönüş mü yapacağız diyebilirsiniz ama bence küçük çaplı bir acil eczane modeli bunu çözer. saygılarımla..
0
Cevapla
ali veli
birinci basamağın paralı olduğu yerde acili bedava yapmanın mantığı nedirinsan senede bir kez acil hastalık yaşar katkı verse ne olur vermese ne olur ama birinci basamağa çok sıklıkla gider asıl bedava olması gereken birinci basamaktır acilde mutlaka katkı payı gereklidir 22 yıllık acil hekimiyim reçete almayıp hergece sadece karışık ağrı kesici(dikloron +muskoril)vurduran o kadar çok hasta varki bunlardan kesimlikle ücret alınmalı( bunların çok gelmes i işimize geliyor yap bi iğne al performansı)
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir