Medimagazin logo

Profesör ve doçentlerin şef ve şef yardımcılığı kadrolarına sınavsız atanmalarını doğru mu? Sizden gelen görüşler...

Profesör ve doçentlerin şef ve şef yardımcılığı kadrolarına sınavsız atanmalarını doğru mu? Sizden gelen görüşler...
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
7.5.1987 tarihli ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "kadrolarına" ibaresi "kadroları ile 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (II) sayılı cetvele tabi aynı unvanlı sözleşmeli pozisyonlarına" olarak değiştirilmiş ve ikinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümleler eklenmiştir.

Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde klinik şefi ve klinik şef yardımcılığı kadrolarına; ilgili dalda uzman olan profesör veya doçentler ile ilgili dal tabipleri arasından Bakanlık tarafından atama yapılır. Ancak, profesör veya doçent unvanına sahip olmayan uzman tabiplerin klinik şefi ve klinik şef yardımcılığı kadrolarına atanmalarında, yapılan sınavlarda başarılı olma şartı aranır. Sınavların usul ve esasları, Bakanlık tarafından hazırlanan ve bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içerisinde yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir."

Bu konuyla ilgili görüşlerinizi yayınlanmak üzere info@medimagazin.com.tr adresine iletebilir ve sayfanın sol sütununda yayınlanan anketimize katılabilirsiniz.

GÖRÜŞLER

Adının açıklanmasını istemeyen bir hekim:
Benim bu atamalarla ilgili bir kaç sorum ve yorumum olacak?
1) Üniversiteden gelecek olan profesör ve doçentlerin daha donanımlı bilgili oldukları hep söyleniyor peki bu akademisyenler üniversite gibi kendilerini bu kadar donanımlı ve bilgili hale getiren bir araştırma ve eğitim ortamını birakıp hep eleştirilen eğitim hastanelerine gelmek istiyorlar. Üniversite ortamı onları neden tatmin etmiyor? Bunun bir kaç nedeni olabilir mi?

Mesela bu profesör ve doçentler kuçük ve taşra şehirlerinde bu unvanı alıp da artık büyük şehirlere gelmek isteyen ve bir kliniğin başına geçmek isteyenler olabilir mi? Sonra muayenehane açıp biraz da para kazanmayı düşünebilirler mi?(Tavsiye etmem çünkü yakında tam güne geçilecek söylentileri artarak devam ediyor)

2) Profesör ve doçentlerin ayrılması ile bulundukları üniversite kliniklerini boşaltmaları böylece bu kliniklere yeni profesör-doçent kadrolarının açılması mı düşünülmektedir?

Yoksa gercekten bu profesörler ve doçentler bu klinikleri daha iyi hale getirmek için mi gelmektedirler? Peki geldikleri kliniklerle gelecekleri eğitim hastaneleri klinikleri arasında gercekten artık bu kadar uçurum var mıdır? Yoksa bu klinikler birçok üniversite kliniğinden daha mi iyidir?

3)SB eğitim kliniklerinin eğiticiye ihtiyacı olduğu için bu profesör ve doçentlere çağrı yapılmış, "ne olur gelin bu kliniklerin başına geçin" mi denmiştir? Bu kliniklerin gerçekten bu kadrolara ihtiyacı var mıdır? Peki varsa neden bu kliniklerde çalışan şef yardımcısı ve başasistanlar için yıllardır adil bir sınav yapılamamıştır?

Eğitim hastanelerindeki şef-şef yardımcısı-başasistan kadrolarını üstü kapalı yetersizlikle suçlamak yıllardır ülkenin ihtiyacı uzmanları yetiştiren bu kadrolara haksızlık değil midir?

4)Profesörler ve doçentler bu unvanları olduğu için hep iyi eğitimli, bilgili olarak
değerlendirilmektedir. Bu unvanı alan her kişi gerçekten böyle midir? (Merkezi sistemle yapılan sınavda bilim sınavını geçemeyen profesörlerin varlığı bunun tersini söylemektedir.)

Bu akademisyenler bilgili ve eğitimli olabilirler ama klinik şefliği sadece bilgi ile değil tecrübe ile yapılmaktadır. 10 yıl uzmanlık yapmayan şef olamazken en erken 39 yaşında 4-5 yıl uzmanlıktan sonra doçent olan bir uzman 50 yataklı kliniğe şef olabilecektir. Kim uzmanlıkta 5 yılda her vakaya müdahale edecek ve eğitim verecek tecrübe kazandım diyebilir?



Dr. Rıza Kutaniş Vakıf Gureba Hastanesi Klinik Şefi: Prof. ve Doç. ünvanı nedir... Bu insanlar, öğrenci ve uzman yetiştirmeye yetkili insanlar değil mi, bu konuda yeterli eğitim almamışlar mı..?Çalıştıkları müessesede benzer yetki kullanmıyorlar mı..? Kurum değiştirince bilimsel düzeylerinde ve eğitimlerinde, yetkilerinde bir azalma mı oluyor..? Yetkili oldukları bir makama atanmalarına neden tepki gösteriliyor?

Eğitim hastanelerine Sn. Aktuna Sağlık Bakanı oluncaya kadar; doçent ve profesör olanlar atanmadı mı? Bu konudaki uygulama ile ilgili yönetmelik ve tüzükler Sn. Aktuna’nın Bakanlığı döneminde değiştirilmedi mi?

Daha sonra gelen bakanlarımızın konu ile ilgili tasarruflarına tepki gösterilmesinin nedeni; ideolojik olabilir. Sağlık Bakanlığı şef sınavlarında, jüri teşkili ve bu sınavların düzeyi herkesçe biliyor. Kanımca; tepkilerin en önemli nedeni, doçent ve profesör olan hekimlerimizin klinik şefi olarak atanması ile beraber eğitim hastanelerimize bilimsel alanda yenilenme ve gelişme yaşanmasıdır. Bu sayede eğitim hastanelerimiz üniversitelerimizle bilimsel anlamda yarışma başlamış, ulusal ve uluslararası tıp kongrelerinde ağırlıklarını hissettirmeye başlamışlardır.

Demokratik bir toplum olmanın en önemli öğelerinden biri de seçilmiş olan yöneticilerimizin tasarruflarına saygılı olmayı öğrenmemizdir.
Klinik şefi atamalarında esas tartışılması gereken konu, atanma şeklinden ziyade atandıktan sonra atandığı birimde ne yaptığıdır. Bu konu nedense hiç tartışılmıyor. Sağlığımızı ve bu konu ile ilgili geleceğimizi emanet edeceğimiz insanların nasıl yetiştirildiği, nasıl yetiştirileceği, klinik şeflerinin bilimsel aktiviteleri, eğitim alanında başarılı olup olmadığı, hiç tartışılmıyor... Yazık...


“Direkt atama yapılması hakkaniyetli olmaz”

Sağlık Bakanlığı eğitim hastanesi klinik şef yardımcısı: Şeflik bilimsel bir konum olduğu kadar idari bir konumdur da. Bilimsel bir kisveyi başka bir anlamda kullanmanın bir anlamı yok. İllaki doçent şef atanır diye bir kural yok. O dalda uzun yılar hizmet vermiş bir kişi de klinik şefi olarak atanabilir. Ama ideal olanı belirli kriterler konarak bunların belirlenmesidir. Bu şekilde direkt atama yapılması pek hakkaniyetli olmayacaktır.

Peki ne yapılabilir? Klinik şef yardımcılıklarına adaylar arasından sınavla seçim yapılabilir. Burada belli bir süre çalışanlar arasından belirlenen kriterlere göre en uygunu, kendisini en fazla geliştirmiş, mesleğine, hastasına, kliniğine en fazla vakıf olan sınavsız olarak şefliğe atanabilir.

Bugün çok uzun süredir hemen hemen 21 senedir klinik şefi olarak çalışan hekimler var. Kliniğin her şeyini gözü kapalı bilen bu arkadaşlar dururken rastgele atama yapmakta sanırım pek doğru bir tutum olmayacaktır. Adam 21 sene klinik şef yardımcısı olarak hizmet vermiş. Madem bu adamlar klinik şefliğine yeterli değil, o zaman ne diye şef yardımcısı yapıyorsunuz? Yapmayın, bırakın orada kendini geliştirip şefliğe hazırlanacak insanlar gelsin.

Şimdiki şeflik imtihanları da aldatmacadan başka bir şey değildir. Kuvvetli aday jüriyi kuruyor, yani jüri adaylardan birini seçecekken, aday jüriyi kuruyor, noter gibi onaylattırıyor kendini. Ne Üniversitelerdeki gibi şef muavinliği sınavı çok sıkı tutulmalı, adayın kapasitesi çok iyi değerlendirilmeli. O iş için biraz daha çalışması emek vermesi kendisini geliştirmesi gerekenler ayıklanmalı, sonra atanılan yerin boşuna işgal edilmesi önlenmelidir.

“Bakanlığın belli kriterleri ortaya koyması gerekli”

Sağlık Bakanlığı eğitim hastanesi klinik şefi: Eğer ki düzgün adımlar atılır, hak eden kişileri atarlarsa bir sorun olacağını düşünmüyorum. Örneğin biz kendi kliniğimizden bir arkadaşımızı önerdik. İkinci bir klinik açılsa daha iyi olur. Kendisi çalışan, çalışkan hak eden başarılı bir arkadaşımız. Diğer açıdan yapılacak atamalarda adaylar arasında bir sınav yapılsa daha mı adaletli olurdu? Evet, ancak daha öncede bu şekilde atamalar oldu. Atananlar sonuçta doçent ve profesörler olacağına göre de bir eksikliklerinin olacağını sanmıyorum.

Eğitim açısından bakınca atanacak doçent ya da profesörlerin zaten o işin eğitimini almış belirli bir düzele gelmiş olmaları nedeniyle o unvanlara ulaşmış kişiler olduğundan bir zafiyet oluşacağını düşünmüyorum. Şöyle bir durup bakarsanız eski klinik şefleri arasında da belki eğitimcilik açısından yetersiz kalanlar olabilir. Türkiye’de eğitim güncelleşmediği için ortaya böyle bir durum ortaya çıkabiliyor ne yazık ki. Misal ben 1991’de sınava girmiş klinik şefi olmuşum. Ama sürekli okuyup araştırıp kendimi geliştirmemişsem yeni gelen benden daha bilgili daha ileri bir kişi olabilecektir. Bence atananlar içerisinde de mevcut şefler içerisinde de çok kaliteli kişiler olabilir.

Diyelim ki 3 tane doçent var, hangisi atanacak? Bence o konuda bir sorun olacak. Belki atananlar daha donanımlı, daha bilgili olabilecek ama bir klinikte 3 tane 4 tane doçent varsa bunlardan hangisi atanacak, neye göre atanacak? Yayını daha çok olan mı olur, o klinikte daha uzun süre hizmet vermiş mi olur, hekimlik yılı daha uzun olan mı olur gibi bakanlığın belli kriterleri ortaya koyması gerekli.
profesör
ve
doçentlerin
şef
ve
şef
yardımcılığı
kadrolarına
sınavsız
atanmalarını
doğru
mu?
sizden
gelen
görüşler...
Yorum (1)
Saliha KOÇ
Yaptığınız çalışmalara ilk defa rastladım. Çalışmalarınızla ilgili bilgilendirilmek isterim. Saygılarımla Saliha KOÇ Acıbadem Sağlık Grubu Hemşirelik Hizmetleri Direktörü
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir