Medimagazin logo

Koç: Sizi pişman ederim<br>Akdağ: Buna gücün yetmez

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ''Her şey güllük gülistanlık demiyoruz, pembe tablolar çizmiyoruz. Bazı eksiklikler var ama geçmişle kıyaslanamayacak kadar yol aldık'' dedi
Koç: Sizi pişman ederim<br>Akdağ: Buna gücün yetmez
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, ''Her şey güllük gülistanlık demiyoruz, pembe tablolar çizmiyoruz. Bazı eksiklikler var ama geçmişle kıyaslanamayacak kadar yol aldık'' dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda, dün tümü üzerindeki görüşmelere başlanan Türk Tabipleri Birliği Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmelerine, Komisyon ve Hükümet'in yerine oturmaması nedeniyle geçilemedi.

Daha sonra Sağlık Bakanlığı'na Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanun ile 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifinin görüşmelerine başlandı.

Sağlık Bakanlığı'nın 2005 yılı alacaklarının geri ödenmesi ile sağlık personeline verilecek döner sermaye paylarına ilişkin teklifin tümü üzerinde partisinin görüşlerini açıklayan CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, Sağlık Bakanı Akdağ'ın, dün Türk Tabipleri Birliği Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmayı ve CHP'ye yönelik sözlerini ''içi ürpererek izlediğini ve çok yadırgadığını'' söyledi.

''Sağlık Bakanı olunsa bile, devlet adamı olunmada güçlük çekileceği görülmüştür'' diyen Koç, ''Sayın Bakan Sağlık Bakanlığı yapmıyor mu? Hekimler ve sağlık çalışanlarıyla mücadele derneği var da bunun başkanlığını mı yapıyor? Sayın Bakan böylesi cehalet, ancak tedrisle olur'' şeklinde konuştu.

Haluk Koç, IMF'nin isteğiyle sağlığın öncelikli kamu hizmeti olduğu göz ardı edilerek bütçe hazırlandığını iddia ederek, SSK'nın ilaç alım yönteminde yapılan değişiklikle, ilaç harcamalarının, 6 katrilyon liradan 9 katrilyon liraya çıktığını iddia etti.

''SİZİ PİŞMAN EDERİM''
Bakan Akdağ'a, ''Gel konuş bakalım, dün boş buldunuz burayı, konuşuyordunuz'' diyen Koç, Hükümet'in sağlık alanındaki icraatlarını takip ettiklerini kaydetti.

Hükümet'in uyguladığı sağlıkta dönüşüm projesine zaman zaman ''devrim'' denildiğini ifade eden Koç, ''Ne devrimi bu, yumurta devrimi mi? Sağlıkta getirdiğiniz program, bir çöküş dönemi yaşatmaktadır'' dedi.

BAĞ-KUR'luların, üniversite hastanelerinde parasız tedavi olamadıklarını, sağlık alanında ''pembe tablolar'' çizildiğini öne süren Koç, sözlerini Akdağ'a yönelik, ''Boş bulunup bir daha CHP'ye hakaret etmeyin, sizi pişman ederim'' diye tamamladı.

''TARİHİ DÖNEM YAŞANIYOR''
AK Parti Grubu adına konuşan Kocaeli Milletvekili Nevzat Doğan, Türkiye'nin sağlık alanında da tarihi bir dönem yaşadığını, daha önce konuşulan şeylerin birer birer hayata geçirildiğini söyledi. Doğan, AK Parti iktidarının sağlık alanında uyguladığı politikalar sonucu ilaç kuyruklarının sona erdiğini, ilaç fiyatlarının düştüğünü ifade etti. Doğan, ''Biz sizin hayal etmediklerinizi gerçekleştiriyoruz'' dedi.

Anavatan Partisi Grubu adına söz alan Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir, döner sermaye uygulamasının, çalışanların gelirlerini düzeltmekten çok, hastaneleri ticari bir işletmeye dönüştürdüğünü kaydetti. Akdemir, ''Hükümet'in yanlış politikaları, Sağlık Bakanlığı'nı da kilitlemiştir'' dedi.

''KOÇ'U EDEBE DAVET EDİYORUM''
Sağlık Bakanı Akdağ, CHP'li Koç'un ''talihsiz'' beyanlarda bulunduğunu ifade etti.

''Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir bakanına yakışıksız ifadeler kullanırsan tepki alırsın'' diyen Akdağ, Koç'un ''Sizi pişman ederim'' şeklindeki sözlerine de ''Sayın Koç'un gücü buna yetmez, kendisini edebe davet ediyorum'' karşılığını verdi. Kimsenin, gerçekleri polemik üslubuyla örtemeyeceğini ifade eden Akdağ, kararı milletin, 2007'de yapılacak seçimlerde vereceğini söyledi.

BAĞ-KUR'luların, üniversite hastanelerinden hizmet alırken önce para yatırdıklarını, sonra bunu kurumlarından tahsil ettiklerini ifade eden Akdağ, Koç'un dile getirdiği bu konudaki sıkıntıya katıldığını kaydetti.

''ÇOK MESAFE ALDIK''
Geçmişin bütün yanlış uygulamalarını ortadan kaldıramadıklarını, ancak çok mesafe aldıklarını belirten Akdağ, ''Her şey güllük gülistanlık demiyoruz, pembe tablolar çizmiyoruz. Bazı eksiklikler var ama geçmişle kıyaslanamayacak kadar yol aldık'' dedi.

AK Parti iktidarında sağlık alanında yapılanları anlatan Akdağ, kamuda, doktorların tam gün esasına göre çalışmaya başladıklarını ifade ederek, ''Halkımız dün hizmet almak için muayenelerin yolunu tutuyordu. Bugün bu kırılmıştır'' dedi.

Akdağ, 2005 yılında çocuk aşılarında rekor kırıldığını, sağlık kuruluşlarında 2002 yılında 165 milyon olan muayene sayısının 2005'de 270 milyona ulaştığını kaydetti.

''SOSYAL DEVLET OLMANIN GEREĞİ BUDUR''
İlaç alımına ilişkin sistemde yaptıkları değişiklikle, 900'e yakın ilaçta yüzde 1 ile 80 oranında indirim gerçekleştiğini anlatan Akdağ, kamunun ilaç harcamalarının nominal olarak 2003'de 6.8 milyar YTL, 2004'de 7.8 milyar YTL ve 2005'de 8.8 milyar YTL olarak gerçekleştiğini bildirdi.

Akdağ, kamunun ilaç harcamalarındaki reel artış oranlarının ise 2001 yılında yüzde 23.8, 2002'de yüzde 9.6, 2003'de yüzde 3.4, 2004'de yüzde -3.6, 2005'de ise yüzde 3.5 olarak gerçekleştiğini anlattı.

Yaptıkları düzenlemeyle, yeşil kart sahipleri ile işçilerin rahatça ilaçlarını almaya başladıklarını belirten Akdağ, ''Sosyal devlet olmanın gereği budur'' diye konuştu.

Akdağ, ilaç harcamalarının arttığını iddia eden Koç'un halktan özür dilemesi gerektiğini söyledi.

Tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanan tasarının maddelerine geçildi.

Milliyet

koç:
sizi
pişman
ederim<br>akdağ:
buna
gücün
yetmez
Yorum (7)
ÖĞRETİM ÜYESİ
bunların hepsi hikaye. ben yaklaşık 3 yıllık profesörüm 100 civarında indekse giren yayınım var, yılda 10-15 konuşma yapıyorum, bir çok uluslararası çalışma yürütüyorum. yürüttüğüm çok merkezli çok sayıda çalışmam var. henüz jüri üyeliği verilmedi. bütün bilgilerimi yöksiste anında güncelliyorum. yorumu size bırakıyorum.
4
Cevapla
ögretim üyesi
Çok iyi bir çalışma ama hayata geçeceğini sanmıyorum. Çünkü hep aynı kişiler jüriye yazılıyor. ÜAK kurullarında yer alan kişiler en yakın arkadaşlarını arka arkaya üç kez jüriye yazıyorlar. Üstelik yazdıkları kişilerin birinci isim yabancı yayınları bile yok. Jüriye girebilmenin objektif kriterleri olmalı. Örneğin 5 yıllık prof olmak, belli sayıda SCI yayını olmak, yöksise kayıtlı olmak, devlet üniversitesinde tam mesai çalışmak(muayenehanesi olmamak) gibi. Bu çalışma için çok geç kalınmıştır.
1
Cevapla
hasan
Çok olumlu bir karar olmuş. üç yıldır profesör olmama rağmen hiç jüri üyesi olmadım. Ama bazı yeni atananlar hemen jüri üyesi olabilmektedir. Devamlı aynı kişilerin jüri üyesi olmaması daha uygun olur. TÜBİTAK'dan görüş alınarak YÖKSİS'den atama yapılmalıdır. Zaten YÖKSİS'de kaydı olmayan br hocamız şayet şimdiye kadar jüri üyesi olarak atanmışsa iyi seçim yapılmamış demektir. Çünkü jüri üyesininde en az aday kadar indekslere giren eserleri olmalıdır. YÖKSİS'e bakılmadan atanılan jüri üyeleriyle sistem iyi yürümez.Aday beni değerlendirenin benim kadar eseri yok diyememelidir.
0
Cevapla
Osman D
Günnur Hocam, Bu yazıdaki tutumunuz bana yıllardan beri farkında olduğum ve beni çok üzen bir gözlemimi hatırlattı. Ben gittiğim kongrelerde, bulunduğum bilim çevrelerinde ve medya ortamında şunu gözledim: Diyelim Anadolu'nun ücra bir üniversitesinde değerli bir bilim adamı olun. Bir konuda da indekse giren 25 tane makaleniz olsun. Sonra, alanınızda bir ulusal kongre düzenlensin. Dirsek çürütüp yıllarca kafa yorduğunuz, makale yazdığınız bu konunun anlatımı size verilmez. O konu ile uzaktan yakından ilgisi olmayan, hiçbir makalesi olmayan, üç büyük ilimizdeki büyük üniversitelerden bir hocaya verilir. Bu değerli (!!!???) hocamız bir yolunu bulup, o büyük üniversitenin yönetimini ayarlayıp oraya kapağı bir kere atmış ya. Herhangi bir bilimsel araştırma yapmasına da gerek yoktur, makale yayınlamasına da. Kendi alanındaki her konunun en değerli, en bilgili uzmanı odur artık. Parayı da o kazanacaktır, havayı da o atacaktır, jürilere de o girecektir, kongrede de o konuşacaktır. Kaçarı yoktur. Bu bir ranttır bizim ülkemizde. Kaçıvereceğini anladıkları anda basar feryadı bu değerli (!!!??) hocalarımız. Belki siz gerçekten öyle birisi değilsinizdir. O nedenle günahınızı almayayım. Beni de mazur görün. Ama ne yalan söyleyeyim? Sizin YÖKSİS yoluyla adaletli jüri belirlenmesi karşısında takındığınız tavır bana bu duygularımı hatırlattı. Yine de kalın sağlıcakla. Bu ülkenin hangi köşesinde olursa olsun, bilim yolunda dirsek eskiten tüm değerli hocalarıma en derin saygılarımla...
0
Cevapla
mustafa d
Bu konuda çok geç bile kalındı. Doçent olabilmenin kriteri var ama jüri olmanın kriteri yok. Bir yıllık az sayıda SCI yayını olan bir profesör jüriye yazılıyor. 5-6 yıllık, onlarca SCI yayını ve tez yöneticiliği olan uluslarası kongrede konuşma yapan hocaya hiç jüri üyeliği verilmiyor. Bazen bir yıllık profesör kendisinden daha büyük bir adayın sınavına girebiliyor. Bence kıdem, SCI yayın sayısı, atıf sayısı, tez yöneticiliği, aktif eğitici olmak gibi koşullar olmalı. İlgili alanda kriterleri tutan ve en az 5 yıllık tüm profesörlere jüri üyeliği yazılmalı.
1
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir