Medimagazin logo

Genç hemşirenin acı kaderi

Adana'da, 28 yaşındaki İlkay Baş, evlilik yıldönümünde dünyaya getirdiği ikiz bebeklerini göremeden kalp krizi sonucu hayatını kaybetti
Genç hemşirenin acı kaderi
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
Adana'da, 28 yaşındaki İlkay Baş, evlilik yıldönümünde dünyaya getirdiği ikiz bebeklerini göremeden kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.


Alınan bilgiye göre, Adana'da özel bir poliklinikte hemşire olarak görev yapan 9 aylık hamile İlkay Baş, doğum yapması için eşi tarafından hastaneye yatırıldı. 1 çocuk annesi İlkay hemşire, doğumda tek yumurta ikizleri olan erkek bebeklerini dünyaya getirdi. Berat ve Esat adı verilen bebekler odasına alınırken, İlkay Baş doğumdan 20 dakika sonra geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.

Evlilik yıldönümünde ikizlerini göremeden hayatını kaybeden Baş, aile mezarlığında gözyaşları arasında toprağa verildi.

Annesinin ölümünden habersiz olan 5 yaşındaki Hanifi ise ikiz kardeşlerinin yanından biran olsun ayrılmıyor.


İlkay hemşirenin kocası Hakan Baş, eşinin ölümünün Allah'ın bir takdiri olduğuna inandığını belirterek, "O bana 2 bebek hediye etti. Eşim çok anlamlı bir günde, evlilik yıldönümümüzde hayatını kaybetti" dedi.
Eşinin, ikiz bebeklerini dünyaya getirip, sağlık durumlarının iyi olduğunu öğrendikten sonra hayatını kaybettiğini belirten Baş, "Doğumdan yaklaşık 20 dakika sonra hayatını kaybettiğini biliyorum. O çocukları çok severdi. Kaderimiz böyleymiş, Allah'tan geldiği için bunun bir imtihan olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.


Baş, tek yumurta ikizlerine Berat ve Esat isimlerini de eşiyle birlikte vermeyi kararlaştırdıklarını kaydetti.


İHA
genç
hemşirenin
acı
kaderi
Yorum (3)
Kemal Sağlam
Doçentlik ve profesörlük sadece üniversite mensuplarına verilmeli. Eğitim araştırma hastanesinde milletin tezine ismini yaza yaza emekli olmadan doçent olunuyor. Sonra muayehanede doçent diye oturuyor. Böyle saçmalık olur mu? Tıp fakültesinde ders anlatmayan adama doçentlik, profesörlük verilir mi?
0
Cevapla
Mesut unsal
Taslakta özellikle hekim,akademisyenlere karşı negatif ayrımcılık var. Her nekadar başlangıçta eşitlik ile ilgili vurgu yapılsa da...klinisyen öğretim üyesinden Yüksek öğrenim amacı haricinde ayrıca hizmette bulunulması istenilmekte. Sadece birinci eğitimde yapılan faaliyetler değerlendirilirken, mesai harici yapılan eğitim faaliyetleri yok farzedilmektedir. Oysa mimar, mühendis yada tıp dışı öğretim üyesinden bu tür faaliyetler istenilmemekte, ikinci eğitim vb adlar ile ücretlendirilmektedir. Bu tür faaliyetlerin en fazla süreside yasada belirtilirken, klinisyen öğretim üyelerine tıp eğitimi adına fazladan yaptırılan uygulamalar görmemezlikten gelinmektedir. Kısaca tıp eğitimi diğer yüksek öğrenimlere uymamaktadır. Yılların getirdiği ayrı bir eğitim şekli vardır. Tüm sorunlar buradan çıkmaktadır. Mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitimi ayrı yasa ve koşullarda değerlendirilmedikçe ve sağlıkla ilgili yasa -borçlar kanunu değil- daha çok sorunlar olacaktır. Şu andaki yasa ve yasanın personel kanunuda hukuk yönünden hekim öğretim üyeleri bakımindan yanlış olarak yürütülmektedir
0
Cevapla
Mehmet
Sayın Kemal Sağlam!a katılıyorum. Dpçentlik akademik olmalıdır. Koltuğunun altına 2-3 tane SCI makalesi koyan ki bunların nasıl yapıldığı biliniyor, herkesin alabileceği bir ünvan değildir.Nasıl oluyor da üniversite dişinden bu sınava başvuran kişilere "üniversite doçenti" unvanı veriliyor anlaşılır gibi değil.
0
Cevapla
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir