Medimagazin logo

Adli Tıp Uzmanları Derneği ve İTO'nun basın açıklaması

İstanbul Tabip Odası, Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) ve İstanbul Barosu olarak 1.5 yıl önce dile getirdiğimiz eleştiriler dikkate alınmadığı gibi ne yazık ki adli tıp uzmanları üzerinde yapılan baskılar arttırıldı ve bağımsız görüş bildirmeye çalışan ve bilimselliğinden ödün vermeyen meslektaşlarımız birer birer sürgünler ve sözde soruşturmalarla istifaya zorlanmaktadır
Adli Tıp Uzmanları Derneği ve İTO'nun basın açıklaması
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol
14.01.2004 tarihinde Adli Tıp Kurumu'nda kadrolaşma ve sürgünleri eleştirdiğimiz bir basın açıklaması yapmıştık. İstanbul Tabip Odası, Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) ve İstanbul Barosu olarak 1.5 yıl önce dile getirdiğimiz eleştiriler dikkate alınmadığı gibi ne yazık ki adli tıp uzmanları üzerinde yapılan baskılar arttırıldı ve bağımsız görüş bildirmeye çalışan ve bilimselliğinden ödün vermeyen meslektaşlarımız birer birer sürgünler ve sözde soruşturmalarla istifaya zorlanmaktadır.


Adli Tıp Kurumu (ATK) mahkemeler, hakimlikler ve Cumhuriyet savcılarının istemi üzerine adli tıpla ilgili konularda resmi bilirkişilik yapan, Adalet Bakanlığı'na bağlı bir kurumdur. ATK verdiği raporlar ile ülkemizdeki adalet ve yargı sistemimizi önemli ölçüde etkilemektedir. ATK'nun, ideal bir bilirkişilik kurumu yapısına sahip olmadığı, yılda 120.000'inin üzerindeki adli dosyanın ve tüm bilirkişilik hizmetlerinin tek elden ve sınırlı sayıdaki adli tıp uzmanıyla yürütüldüğü resmi açıklamalarda dahi yer almaktadır. Rutin hizmetlerin giderek artması, atama ve görevlendirmelerde kullanılan tercihler nedeniyle bilimsel niteliğini de yitirmeye başlamıştır. Seçim bildirgesinde kurumun bilimsel ve çağdaş yapıya dönüşeceği sözünü veren AKP Hükümeti bu sözü yerine getirmek bir tarafa tüm kurumlarda yürüttüğü kadrolaşma hareketini ATK'nda da aksatmadan sürdürmektedir.


İstanbul Tabip Odası tarafından, birbiriyle çelişkili raporlar veren ATK ilgili İhtisas Kurulları'nda görev yapan hekimler hakkında soruşturma açıldığı ve meslekten men cezaları verildiği, kamuoyu ve basında ATK raporlarının objektifliğinin tartışıldığı süreçte ATUD'nin de Kurum'a ve Kurum'un kadrolaşma politikalarına yönelik eleştiriler yapması, Kurum ve Bakanlık bünyesinde husumetin ATUD üzerinde yoğunlaşmasına neden olmuştur. Derneğin eleştirel tutumunu sürdürmesi nedeniyle, Dernek Yöneticileri'ne karşı olumsuz tutum takınılmıştır. ATUD Başkan Yardımcısı Uz. Dr. Coşkun Yorulmaz'ın Adli Tıp Kurumu'ndaki ek görevine hiçbir gerekçe gösterilmeksizin 07.01.2004 tarihinde son verilmiş, ATUD Genel Sekreteri Uz. Dr. Lale Tırtıl ve ATUD Yönetim Kurulu Üyesi Uz. Dr. Muhammed Can merkezden çevre şubelere istekleri dışında atanmışlardır.


Yine İstanbul il içi görev yeri değiştirilen Uz. Dr. Sadık Toprak, İstanbul dışına naklen atamaları yapılan ATUD Yönetim Kurulu yedek üyesi Uz. Dr. Taner Güven ve Uz. Dr. Nevin Küçükçallı Adli Tıp Kurumu'ndaki görevlerinden istifa etmişlerdir. Görev yaptıkları birimlerde eleman açığı bulunduğu resmi yazılarda dile getirilmiş olmasına karşın Uz. Dr. Esra Saka, Uz. Dr. Gökhan Batuk, Uz. Hülya İşler, Uz. Dr. Hakan Kar, Uz. Dr. Celal Bütün çalıştıkları yerlerden başka illere atanmıştır.

16.01.2004 tarihinde ATUD'nin internetteki haberleşme grubuna ATK Başkanı Dr. Keramettin Kurt'a ait e-posta adresinden kendi imzasıyla listede bulunan 66 adli tıp hekiminin ATUD'den istifa ettiği mesajı gelmiştir. Hatta dernek üyesi olmayan bazı adli tıp uzmanlarının da bu süreçte yanlışlıkla istifa ettirildiği gözlenmiştir. Kendilerinin de istifa ederek Dernek'e karşı olumsuz duygularını gösteren yazıdan sonra bu istifa listesinde yer alan kişilerin bir kısmı, dernekten istifa etmediğini, bir kısmı da Kurum Başkanı tarafından toplu bir istifa dilekçesi gönderilmiş olmasının hatalı olduğunu aynı haberleşme grubuna yazı yazarak iletmişlerdir.

Wernicke Korsakoff Hastalığı tanısı olan kişilerde Kurum tarafından düzenlenen çelişkili ve bilimsel niteliği tartışmalı raporlar nedeniyle Onur Kurulları tarafından ilgili hekimlere ceza verilmiş, AİHM bu raporların ve muayenelerin bağımsız ve bilimsel niteliği tartışılmayan kurumlardan alınmasını önermiştir. Adalet Bakanlığı'nın yürüttüğü "yargının iyileştirilmesi projesi" çerçevesinde yapılan değerlendirmelerde de bu tür sonuçlara yol açan İhtisas Kurulları'nın ve Genel Kurul'un lağvedilmesi yer almıştır.


Adli Tıp Kurumu'ndaki asistanlık süresini tamamlayarak 21.10.2003 günü uzmanlık sınavına giren Dr. Osman Öztürk'ün sınav komisyonu başkanlığını Adli Tıp Kurumu Başkanı Uz. Dr. Keramettin Kurt, sınav üyeliği görevlerini nöroloji uzmanı Prof. Dr. Erbil Gözükırmızı, adli tıp uzmanları Prof. Dr. Gürsel Çetin, Prof. Dr. Fatih Yavuz, Prof. Dr. Sermet Koç yerine getirmişlerdir.


Sınav jürisi tarafından sınavının başarısız olduğuna karar verilen Dr. Osman Öztürk'e 22.10.2003 tarihinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından 2659 sayılı ATK Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin 22/B-4. fıkrasının 2. paragrafı hükümleri gereğince Adli Tıp Kurumu'ndan ilişiğinin kesildiği, istediği bir zamanda tekrar sınava girme hakkına sahip olduğu bildirilmiştir. Bunun üzerine Dr. Osman Öztürk'ün İdare Mahkemesi'nde sınavda başarısız sayılma ve asistanlıkla ilişiğinin kesilmesi işleminin öncelikle yürütmesinin durdurulması ile iptali talebiyle açtığı davada İstanbul 2. İdare Mahkemesi, 27.08.2004 günü yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Yargı kararında jürinin hukuk dışı olduğu, yasal kriterlere uymadığı, keyfiliği ve bilimsel niteliğine vurgu yapılmıştır. 16.12.2004 tarihinde Adli Tıp Kurumu'ndaki asistanlık görevine tekrar başlayan Dr. Osman Öztürk'e 08.04.2005 günü Adli Tıp Kurumu Personel Müdürlüğü'nden uzmanlık sınavının 12.04.2005 Salı günü yapılacağı ve sınav komisyon başkanının Adli Tıp Kurumu Başkanı Uz. Dr. Keramettin Kurt olacağı bildirilmiştir. 11.04.2005 tarihinde ise sınavın ileri bir tarihe ertelendiği tebliğ edilmiştir.


1- Adli Tıp Kurumu mahkemenin sınav jürisiyle ilgili kararını uygulamamakta ve bu nedenle Dr. Osman Öztürk'ün özlük hakları ihlal edilmektedir.


2- Konu sadece Dr. Osman Öztürk ile sınırlı değildir. Mahkeme kararına göre Dr. Osman Öztürk'ten sonra uzmanlık sınavına girecek olan asistanların sınav jürilerinin de Tababet Uzmanlık Yönetmeliği'nde belirtildiği şekilde oluşması zorunludur.

3- Mahkeme kararı Adli Tıp Kurumu'daki asistan eğitiminin Adli Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliği'ne göre değil, Tababet Uzmanlık Tüzüğü ve Yönetmeliği'ne göre yapılması gerektiğini açık olarak belirtmişken Adli Tıp Kurumu bu hükme de uymamaktadır.


4- Konunun fevkâlade önemli bir yönü de Türkiye'deki adli tıp eğitimiyle ilgilidir. Mahkemenin kararına bakıldığında Adli Tıp Kurumu'nda tıpkı Sağlık Bakanlığı'na bağlı eğitim hastanelerinde olduğu gibi şeflik sisteminin kurulması gerektiği açık olarak anlaşılmaktadır. Adli Tıp Kurumu'nun ise adli tıp eğitiminde köklü bir değişim yaratacak olan bu hükmü de uygulamadığı görülmektedir.


5- Anayasanın 138. maddesine göre "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." Bu nedenle Adli Tıp Kurumu'nun İstanbul 2. İdare Mahkemesi'nin 27.08.2004 günlü kararını uygulamaması hem Adli Tıp Kurumu yöneticileri, hem de sınav jürisinde görevli hekimler açısından hukuki sorumluluklar doğurmaktadır.

Adli Tıp Kurumu'nda Başkanlık görevini sürdüren Dr.Keramettin Kurt, adli tıp asistanlarının yetiştirildiği bu kurumda sınavlarda görev alamamakta veya hukuk dışı olarak yer almaya çalışmaktadır. Eğitim konusunda bir sorumluluk üstlenemeyecek bir uzmanın yargı kararları bu denli ortadayken Adli Tıp Kurumu'nun başında tutulmaya çalışılması AKP hükümetinin siyasi bir tasarrufu olarak kabul edilemez.

AKP hükümeti bu sorunu gidermek yerine, Adli Tıp Kurumu'nda yapılan baskılara, sözde soruşturma ve atamalara destek olmaktadır. Yeni TCK ve CMK'nun 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe gireceği ve uygulamada Adli Tıp Kurumu'nda görev yapan meslektaşlarımızın iş yükünün daha da artacağı bilindiği halde, uygulamalar Adli Tıp Kurumu'nda çalışma barışını bozmaya yöneliktir. Adli tıp uzmanları, kazandıkları deneyim ve üstlendikleri iş yüküne bakılmaksızın keyfi olarak görevlendirilmeye devam edilmektedir.

Bir kez daha Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumu'nu keyfi uygulamalara son vermeye çağırıyoruz. Adli tıp alanında yaşanan her türlü olumsuzluğa karşı hukuksal mücadelemizi bundan sonrada sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Adli Tıp Uzmanları Derneği

İstanbul Tabip Odası

adli
tıp
uzmanları
derneği
ve
i̇to'nun
basın
açıklaması
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir