Medimagazin logo

Bilinçli bir sağlık okuru olmak: Haberlerinizin ne kadarına su katılıyor?

“Mucize” sağlık haberlerinin topluma etkileri, sağlık gazetecilerinin etik ve hukuki sorumluluğu ve daha birçok konu avukatların, hekimlerin ve gazetecilerin bir araya geldiği “VII. Sağlık Hukuku Kurultayı”nda konuşuldu.
Bilinçli bir sağlık okuru olmak: Haberlerinizin ne kadarına su katılıyor?
Abone Ol:
Medimagazin google abone ol

Ankara Barosu’nun Litai Konukevi’nde düzenlediği “VII. Sağlık Hukuku Kurultayı”nda sağlık haberciliği ve sağlık iletişiminde hukuksal sorunlar ile geleneksel, tamamlayıcı tıp ve alternatif uygulamalara hukuksal yaklaşımlar tartışıldı. Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kurulu Başkanı Avukat Berna Özpınar Gümrükçüoğlu, yaptığı açılış konuşmasında,  Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kurulunun kuruluşunun 10’uncu yılında kendileriyle özdeşleşmiş olan ve Türkiye’de düzenli olarak yapılan tek “Sağlık Hukuku Kurultayı”nın yedincisini gerçekleştirmekten sevinç duyduklarını ifade etti. Gümrükçüoğlu, bu kurultayın ilk yıllarında hasta-hekim hakları gibi daha genel konuların ele alındığını, şimdi ise sağlık haberciliğinden doğan hukuksal sorunlar gibi daha özel konuların konuşulacağını söyledi.

 

“Haberlerinize her gün su katılıyor”

 

Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Programı Öğretim Üyesi olan Prof. Dr.  Lütfi Doğan Tılıç, “Gazetecinin Sağlıkla İmtihanı-Hukuk mu Etik mi” başlıklı konuşmasında, medyanın şimdilerde sansasyona çok fazla eğildiğini, artık okuru müşteri olarak gördüğünü, hekim ve hastanenin de hastayı müşteri olarak görmeye başladığını belirtti. Bazı hekimlerin medyada daha fazla görünür olmak ve reklam yapmak istediğine dikkat çeken Tılıç, “mucize haberlerin” gücün çaresiz kalındığında inanılmaz olabildiğini ve bu yüzden medyanın etik açıdan muhakkak bir izlem ve denetime tabi tutulması gerektiğini kaydetti. Tılıç konuşmasına şöyle devam etti:

 

“Biz gazeteciler olarak bir şeyler üretiyoruz, bunu da atomize bireyler tüketiyor. Aslında tüketicinin muazzam bir gücü var. Bu bilinç yavaş yavaş toplumda oluşmaya başlıyor, mesela sütünüze su katılıyorsa buna itiraz etmeye başlıyorsunuz. Ancak haberlerinize her gün su katılıyor ve bunun yol açtığı sorunlar çok daha ciddi. Peki bu haberlere de aynı tüketici reaksiyonu gösteriliyor mu, hayır. Ne zamanki atomize bireyler organize olur, büyük medya kuruluşlarına okur tepkisigelir, o zaman muhakkak bir sarsılma olabileceğini düşünüyorum”

 

Gazetecilerin etik denetimi için oda örgütlenmeleri olmalı mı?

 

Denetim gücü oluşturması açısından gazeteciler için de oda örgütlenmelerinin önerildiğini ifade eden Tılıç, dünyanın her yerinde buna verilen cevabın “hayır” olduğunu söyledi. Tılıç, “Çünkü gazetecilik dediğimiz mesleki pratiğin doğrudan düşünce ve ifade özgürlüğüyle, demokrasi ile yakından ilgisi var ve eğer gazetecinin özgürlüğünün, mesleğini yapmasının önüne geçecek herhangi bir örgütlenmeye gidildiğinde bunun faydalarından çok daha büyük zararları olacaktır. Ne kadar somut nedenlerle oluşturulursa oluşturulsun, bu tür yapılanmaların sonrasında siyaseten ve ideolojik olarak ne kadar kolay kötüye kullanılabildiğini hepimiz biliyoruz.” dedi.

 

Etik ilkelerin uygulanmasında gazetecinin öz denetim mekanizmasını hayata geçirebileceğini belirten Tılıç, bunun yanında gözlem ve denetim için tabip odasının, hukukçuların, gazeteci derneklerin, üniversitelerin ve Bakanlığın da dahil edildiği bir etik kurulun kurulabileceği önerisinde bulundu.

 

“Kaptan köşkünün immünolojik hale gelmesini istiyorsanız eleştiri yapın”

 

Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, “Sağlık Haberleri Ne Kadar Sağlıklı” başlıklı konuşmasında, ekonomiden yargıya kadar bütün alanlarda olduğu gibi sağlıkta da bir ticarileşme mantığına yöneldiğini ifade etti. İlaç şirketlerine, hastane yöneticilerine veya doktorların özeline faydalar sağlayan bu ticari mantığın, maddi kaygıların insan hayatından daha önde geldiği bir gazeteci profili oluşturduğunun altını çizen Bildirici, şöyle devam etti:

 

“Gazetelerin gelen eleştirilerle ilgilenmediğini düşünmeyin. Aynı konuda 3-5 eleştiriri geldiğinde yazıları yeniden kontrol ediyoruz, yönetime gidiyoruz. Ben bir medya kuruluşunu kaptan köşkü olarak görüyorum. Eğer kaptan köşküne iki taraftan da eleştiriler gelmezse, kaptan köşkü toplumda konuya ilişkin gelişen cevapları göremez hale gelir. O kaptan köşkünün gerçekten immünolojik hale gelmesini istiyorsanız sadece sağlık alanında değil, her konuda eleştirilerinizi iletmelisiniz. Doktorların ve Sağlık bakanlığının bizimle sürekli iletişim halinde olmaları lazım, eğer yaptığımız haberlere anında refleks gösterirlerse medyada kendilerini pazarlayanların yanlış haberleri değil, doğru haberler yer alır.”

 

“Avukatlar medya kuruluşlarının iç denetim mekanizmalarını kullanmakta eksikler”

 

Avukatların medya kuruluşlarının kendi iç denetim mekanizmalarını kullanmakta eksik olduğunu aktaran Bildirici, gazetelerdeki yazılar için önce hukuki yola değil, etik yola başvurmakta fayda olduğunu söyledi. Tekzip yoluna gidildiğinde, noterde ve mahkemede çok vakit kaybedildiği bilgisini veren Bildirici, doğrudan okur temsilcilerine ya da gazete yönetimine başvurmanın çok daha hızlı bir yol olduğunu ifade etti. Bildirici, “Tekzip yoluyla gönderilen metinleri anlamak için neredeyse bir panel düzenlenmesi gerekiyor. İlk olarak o teknik metnin yumuşatılması gerekir, ikinci olarak da yanıt verirken düzeltme metinlerinde yazının biçimine değil, konunun özüne ilişkin bir söylemde bulunulması gerekir. ” ifadelerine yer verdi.

 

“Tıpçılar komplikasyon derken, hukukçular malpraktis diyor”

Sağlık İletişimi Derneği Başkanı ve Medimagazin Genel Yayın Yönetmeni Dr. İbrahim Ersoy, “Bir Bilim haberciliği Olarak Sağlık Haberciliği” başlıklı konuşmasında, gazeteciliğin yönetimsel bir iletişim olduğunu ve haber yapılırken, insanların bilincinde ya da davranışında bir değişiklik yaratılmak istendiğini kaydetti. Temel bilimsel bilgilerden yoksun toplumların kanıt düzeyi düşük argümanlarla bile kolayca yönlendirilebileceğini söyleyen Ersoy, kendine menfaat sağlamak isteyen bazı yapıların bu işlevsel cehaletten yararlandıklarını dile getirdi. O yüzden temel amacımızın bir bilgi toplumu olabilmek, sağlık okuryazarlığını geliştirebilmek olması gerektiğine dikkat çeken Ersoy,  sağlık iletişiminde hukuksal sorunların çözülmesi için de ilk önce tıpçı ve hukukçuların olaylara bakış açısı arasındaki uçurumun kapatılması gerektiğini söyledi. Bir çalışmada, tıpçıların büyük çoğunluğunun komplikasyon olarak değerlendirdiği vakaların, hukukçular tarafından ise malpraktis olarak algılandığına işaret eden Ersoy, iki tarafın iletişiminin artması ile bu çatışmaların da ortadan kaldırılabileceğini aktardı. Ersoy, sağlık hukukunun bir doçentlik temel alanı ya da bilim alanı olmamasının sıkıntılarının yavaş yavaş ortaya çıktığını, bu konuda da adımlar atılması gerektiğini vurguladı.

 

sağlık haberciliği
sağlık iletişimi
sağlık hukuku
Bu habere ilk yorumu siz yapabilirsiniz...
Yorum Yaz
0/300

Bu haberler de ilginizi çekebilir